11. Kalkınma Planı ve Eğitim (7)
2019-2023 dönemlerini kapsayan 11. Kalkınma Planı’nın eğitim bölümü ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyorum birkaç haftadır. Modern eğitime geçtiğimiz günden bu yana bir ‘cilalı eğitim söylemi’ içinde başımız dönmüş şekilde yol almaya çalışıyoruz. Ortada aşırı makyajlı bir söylem var. Söylemden bağımsız belirli alışkanlıklar seti üzerinden işleyen bir de pratik var. Pratikten memnuniyetsizlik arttıkça makyajlı söyleme bir kat daha makyaj çekiliyor. Makyaj çekildikten sonra pratikte bir şey oluyor mu? Oluyorsa ne oluyor? Bunca makyajdan sonra makyajlanan şeyin kendisini görmek mümkün mü? Bu ve benzer soruları ne soran var ne de cevabını merak eden var. Geriye ‘cilalı eğitim söylemi’ dediğim ne dediği, nereye değdiği belli olmayan, birbiriyle bağı, bağlantısı meçhul iki ayrı dünya çıkıyor.
Ağızdan çıkan sözün mahiyetini kavrayacak bir eğitim kamuoyundan da yoksun olduğumuz için alan bir anlamda her şeyin söylendiği, söylenebildiği denetimsiz bir parkura dönüşüyor. Bir şey söylemeniz yeterli. Söylediğiniz şeyin ne doğruluğunu ölçen, tartan bir mekanizmamız var, ne de yapılan yanlışın hesabını soran bir sistemimiz var! ‘Sınava ne gerek var, kim nereye istiyorsa oraya yerleştireceğiz!’ gibi olması mümkün olmayan vaatlere heyecanla inandık. Bu çocuksu ve savruk durum Kalkınma Planı’nda da aynen devam ediyor. Daha önceki yazılarda plandan aktardığım politika ve tedbirler durumun vahametini göstermek yeterliydi hatta haddinden fazlaydı. Lakin mevzuya ilgi olmayınca bize de işi sündürmek kalıyor.
556 nolu politikada ‘tüm paydaşların eğitim süreçlerine aktif katılımının sağlandığı Okul Gelişim Modeli oluşturulacak’ deniliyor. Daha önce açıklanan Vizyon Belgesi’nde de bu vaat dile gelmişti. Yani anne-baba aktif katılacak, öğrenciler aktif katılacak, öğretmenler, yöneticiler aktif katılacak. MEB aktif katılıyor zaten, herhalde STK’lar, yerel yönetimler vs. gibi dış paydaşlar da aktif katılacak. Peki bütün bunlar neye aktif olarak katılacaklar? Eğitim süreçlerine aktif katılacaklar. Ne demek bu? Eğitim süreci derken neyi kastediyoruz? Eğitimde önceliklerin belirlenmesi, amaçların saptanması, konuların belirlenmesi, yöntemin seçilmesi vs. Normalde eğitim süreci derken bunları kastederiz. O halde yukarıdaki politika hayata geçireceği okul modeliyle her okul önceliklerini belirlesin, amaçlarını tespit etsin, konularını belirlesin, yöntemini seçsin diyor. Paydaşlar, PUKO, fırsatlar-tehditler vs. gibi kavram setlerinin gönderme yaptığı bir zamanların OGYE’si veya TKY’si geliyor akla. Onlar mı, onlardan farklı bir şey mi henüz bilemiyoruz.
Acaba önce Vizyon Belgesi’nde ardından da Kalkınma Planı’nda yer alan bu model için ne tür tedbirler sıralanmış? Üç tedbire yer vermiş plan. Birincisi ‘sahip oldukları koşul ve öncelikler dahilinde okulların gelişimleri izlenecek ve değerlendirilecek’. İkincisi ‘Okul gelişim planı hedefleriyle uyumlu ve fırsat eşitliği temelinde okulların gelişimini destekleyecek biçimde kaynak tahsis edilecek ve hesap verebilirlik düzeyi arttırılacak’. Üçüncüsü ise ‘Öğretmen-veli-okul arasındaki etkileşim ve uyum güçlendirilecek’. Yıllarca denenmiş ve sonuçları açık ve net bir şekilde görülmüş uygulamalara yeni bir makyaj çektiğimizde bambaşka sonuçlar doğuracağını var sayıyoruz. Bizim de varsaymamızı, buna inanmamızı önümüzdeki dört yılı bu şekilde geçireceklerini ve bizim de buna çanak tutmamızı istiyorlar. Niye böyle bir kolektif kandırmacaya razı gelelim? Kendi kendimizi kandırmanın, kendimize operasyon çekmenin ne alemi var?
Eğitimin asli sorunlarının hiçbirine değinmeden, teknik ve tali mevzuları bir takım keyfe keder uygulamalarla iliştirerek gidecek bir yolumuzun olmadığı açıktır. Aklımızı başımıza devşirelim. Bu metin üzerinden MEB bürokrasisi açık ve net bir şekilde şunu söylüyor: ‘Sistemde hiçbir şey değişmeyecek ancak hiçbir şey değiştirilmezken aynı zamanda çok şey değişiyor izlenimi verilecek.’ Plan bize bunu söylüyor. Duyan, duymak isteyen veya daha da basiti ne dediğini merak eden var mı? Veya duyan, duymak isteyen veya daha basiti ne dendiğini merak eden olsaydı metin böyle olur muydu, olabilir miydi?