Ali Aydın
Ali Aydın
Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Tüm Yazıları

Ali Aydın yazdı: “Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz”

15.01.2020
A+
A-
Ali Aydın yazdı: “Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz”
Paylaşın

Dün sosyal medyada Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un şöyle bir mesajı ile karşılaştım;

“Dünya yeni bir çağa hazırlanıyor; biyolojik olanla dijital olan aynı bedende buluşacak. Sanal gerçeklik araçlarının derslerimizde, öğretmen eğitiminde daha çok kullanılacak olması bizi heyecanlandırıyor. Sanal ve Artırılmış Gerçeklik Mükemmeliyet Merkezi için teşekkürler…”

Sayın Bakanın bahsettiği biyolojik olanla dijital olanı aynı bedende buluşturmak Transhümanistlerin ütopyası. Sayın Bakanın Transhümanizim okuması nasıl, çok bilmiyorum. Biyolojik olan dijital olan ile birleşince bizler daha iyi mi daha fena mı bir yerde olacağız?  Dünya daha adil, müreffeh ve insan onuruna yakışır bir dünya mı olacak, o bahsi diğer. Fakat şurası kesin Ziya Selçuk ivme kazanmış ve dünyanın çehresini değiştiren ve değiştirmeye devam eden bir süreçten bahsediyor. Bu değişimin kendisini heyecanlandırdığını söylüyor. Eğitim sistemimizin bu sürece ayak uyduracağını ilan ediyor. Öte yandan bu sürecin eğer düşünüldüğü gibi devam edeceği varsayılıyorsa okulun kendisini sanallaştırdığı da görülüyordur herhalde…

Eğitim bahsinde, Türkiye için konuyu ilginç kılan bir nokta var: Retorik hep parlak ve ışıltılı pratik hep resmi ve alabildiğine gri!

Türkiye’de eğitim meselesinde tüm kesimlerin ittifak halinde benimsedikleri yaklaşım; ana akım – statükocu yaklaşımdır. Burada muhtemelen karşınıza çıkacak olan ton farklarıdır. Öte yandan eleştirel-özgürlükçü yaklaşımlar ise varlıklarından kimsenin haberi yokmuş gibi yapılarak konu dışı kılınmaya çalışılır. Eleştirel-özgürlükçü yaklaşımı benimseyenler ana akım-statükocu yaklaşıma karşı şu an için sadece akıl-dışı pratiğe dikkat çekerek başta eğitimciler olmak üzere kamuoyunda bir farkındalık yaratmaya çalışıyorlar.

Buna karşın eğitimde ana akım-statükocu yaklaşımın mensupları ve temsilcileri mevcut olanın muhafazasını garanti altına alarak bugüne kadar eğitim sistemi üzerinden maruz kaldıklarımızın bundan sonra da çocuklarımızın istikbalini şekillendireceğine ön ayak olmaktadırlar.

Düzeneğin rahle-i tedrisinden geçenler karşı bir zihinsel hamle ile maruz kaldıkları epistemik şiddete karşı önlem alma yoluna gitmemişler ise tahsil, statü ve mesleki konumları ne olursa olsun aynı tekerlemeler ile bir ömür avunabiliyorlar. Böylece yanılsamalar birer hakikate, çaresiz stratejiler çözüm reçetelerine dönüşebiliyor.

Okulu ve eğitimi konuşmak, yanılsamalar üzerinden bir yere götürmüyor bizi.

Henry A. Giroux’un öğretim sürecine ve okula dair bir analiz zemini olarak sıraladığı şu tespitler bir eğitim ve okul konuşmasının girizgâhında bulunmak durumundadır bence.

Buna göre;

Birincisi; okullar içinde bulundukları sosyal-ekonomik bağlamdan bağımsız olarak analiz edilemezler.

İkincisi; okullar söylem, anlam ve öznel görüşlerin üretildiği ve kontrol edildiği politik alanlardır.

Üçüncüsü; derslik pratiğini yönlendiren ve yapılandıran sağduyuya dayalı değerler ve inançlar, a priori evrensel esaslar değil, spesifik normatif ve politik çıkarımlara dayalı sosyal yapılandırmadır.

Öğretim süreci ve okulun bu yönü ve yönelimi ile güç-iktidar-sınıf ilişkileri içinde; Kim için? Kime karşı? Ne amaçla? Nasıl?, yer tuttuğunu sorgulamaksızın okulu ve eğitimi konu ediyormuş gibi görünen konuşmaların bilgisayarları enfekte eden casus yazılımlardan bir farkı yok.

Bu türden konuşmayı sürdürenleri yalnızlaştırarak ve esasa taalluk edenin peşinde olanları güçlendirerek belki gündemi değiştirebiliriz.

Ne var ki kimsenin kulağı ezanda olmadığı için namazda da gözü yok kimsenin!

Dolayısı ile iş dönüyor dolaşıyor ezberletilen şarkının sözlerinde takılıyor;

“Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz…”

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Whatsapp Destek
1
Whatsapp Destek Hattı
Üyelik işlemleri için Whatsapp iletişim hattımız