Bu zam ise kayıplarımız ne olacak!
Hükümet ekonomik krizi yönetemiyor,enflasyonla mücadele etmiyor. Kötü ekonomi yönetiminin ceremesini sabit gelirli memur, emekli ve asgari ücretli çekiyor. “Sabit gelirliyi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz.” deniyor lakin ezilen her zaman sabit gelirli oluyor. Bir de üstüne Hazine ve Maliye Bakanı tarafından enflasyonun nedeni olarak memur maaşlarındaki artış gösteriliyor. Oysa gerçeklerin hiç de gösterildiği gibi olmadığını en iyi ekonomiyi yönetenler biliyor.
TÜİK’in 2023 yılı Aralık ayı enflasyonunu %2,93 olarak açıklamasıyla 2024 yılı Ocak ayında memur maaşlarının ne kadar artacağı belli oldu. Buna göre 2024 yılı ilk altı ayında memur maaşları enflasyon farkıyla birlikte %49,25 oranında artacak. Ancak hükümet de çok iyi biliyor ki enflasyon farkı zam değildir. Refah payı içermeyen, alım gücünü yükseltmeyen hiçbir artış zam değildir.
Şöyle ki, temmuz ayında memurlara %6 oranında zam yapılmıştı. Ancak ikinci altı ayda enflasyonun %37,56 olmasıyla maaşlar 6 ay boyunca %31,56 oranında eridi. Yani kamu çalışanları her ay açıklanan enflasyon oranında maaşını eksik almak durumunda kaldı. Şimdi hükümet bu erimeyi altı aylık gecikmeyle telafi etmek için enflasyon farkı ödemesi yapacak. Fakat bu enflasyon farkı hiçbir şekilde kamu çalışanlarının alım gücünü yükseltmeyecek, refah seviyesine katkıda bulunmayacak.
Toplu sözleşme gereği 2024 yılının ilk altı ayında zam oranı %15 belirlenmişti. Bu artış da reel enflasyon karşısında yetersiz kalacak ve yine TÜİK’in verileri manipüle edip makyajlamasına rağmen enflasyon karşısında erimeye maruz kalacak. Bu erimelerin telafisi de yine aylar sonra yapılacak ve bu döngü kamu çalışanları ve emeklilerinin daha fazla yoksullaşmasıyla biteviye devam edecek.
O yüzden 2024’ün ilk altı ayı için yapılan zam sadece %15’tir, geri kalanı geçmişin kısmen telafisidir. Devlet kamu alacaklarına en az %58,46, otoyol ve köprülere %76 oranında zam yaparken kamu çalışanına %15 artışı reva görmesi en hafif deyimiyle zulümdür.
Kaldı ki, Türk-İş’in 2023 Aralık ayına ilişkin araştırmasına göre açlık sınırı 14 bin 431 lira olurken yoksulluk sınırı 47 bin lirayı aştı. Dolayısıyla en düşük memur maaşı yoksulluk sınırının 17 bin lira gerisinde kaldı. Bu düşük maaş da hem adaletsiz vergi dilimlerine hem de enflasyona maruz kalacak ve kısa sürede eriyecek.
Büyük şehirlerde öğretmen maaşları ancak ev kirasını karşılamaya yetiyor artık. Yapılan artış daha hesaplara geçmeden %100’e varan acımasız zamlarla eridi, buhar oldu. Bu can yakıcı gerçekleri görmek istemeyen hükümetin çalışanına bu boyutta yokluğu ve yoksulluğu reva görmesi, kamu çalışanını muhannete muhtaç hallere düşürmesi, ekonomik olarak itibarsız konumlara indirgemesi kelimenin tam anlamıyla memura savaş açmaktır.
Özgür Eğitim-Sen olarak yaşanan ekonomik krizin faturasının kesildiği kamu çalışanının maaşının enflasyon karşısında eridiğinin, alım gücünün düştüğünün, vergisini en düzenli ödeyen çalışan grubu olarak ağır vergiler altında ezildiğinin bilinmesini istiyor; devletin, memurunun maaşını insanca yaşayabileceği düzeye getirilmesiniistiyoruz. Enflasyon farkının asla zam anlamına gelmediğini yineliyor, %15’lik maaş zammına refah payı eklenerek enflasyon farkıyla birlikte en az %85 oranında artış yapılmasını talep ediyoruz.
Bekir BİRBİÇER
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi