“Hocam şu an Gazze’deyiz!”

Abdulbaki Değer
Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Tüm Yazıları
31.03.2024
A+
A-

Türkiye’nin en büyük zaafı devlet ile toplum arasında tampon bölgenin olmayışıdır denilse sanırım saçma bir şey söylenmiş olmaz. Esas itibariyle sivil toplum örgütleri, medya, akademi, aydınlar, entelektüeller, kanaat önderleri vs. tam da devletin oluşturacağı tazyiki önleme ve toplumun belirli hassasiyetler, ilke ve değerler üzerinde durması ve talep ve beklentilerini de rafine bir şekle büründürüp devlete iletme noktasındaki hayati işlevleriyle bu ara bölgenin sakinleri olarak görülmelidirler. Şüphesiz bu durum ara bölge sakinlerinin özgür, özgün, özerk birer varlık olarak hayat sürmeleri halinde anlamlıdır veya mümkündür. Devlete veya siyasete eklemlenen, kendi varlığını kendisine dayandıramayan veya olası kuşatma girişimleri karşısında direnç oluşturamayanların bu tarz bir bölgenin hakkını ifa etmeleri akla ziyandır. Mesele sadece onların görev ihmalleriyle sınırlı kalmıyor şüphesiz. Bir anlamda devletin ve milletin makul bir ayarda seyretmesi anlamına gelen bu ilişki şayet ara bölgenin ve ara bölgedekilerin savrulmalarıyla ilerliyorsa ülkenin bütün halinde ayarını yitirmesi kaçınılmaz olmaktadır.

Teferruatlı bir mevzu bu aslında. Çok da kritik. Etraflıca değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye, zaten fiili anlamda bu durumun bir sahnesi ve bu durumun oluşturduğu yüksek maliyetin altında kıvranıyor. Üstelik kıvrandığını da fark ettiğini söylemek mümkün değil. Geçenlerde Yusuf Kaplan’ın bir televizyon programında anlattığı ve kamuoyunca da tartışılan sözler açıkçası tam da bu durumun ibretlik bir örneği. Kaplan bir program esnasında Cumhurbaşkanlığı’ndan arandığını ve kendisine “Hocam şu an Gazze’deyiz” denildiğini belirterek bundan başka şey söylemeye gerek olmadığını ifade ediyor. “Bu kadarı yeter!” diyor. Kamuoyu da ifadeleri haklı olarak tartışıyor. Bu vesileyle ben de değinme ihtiyacı hissediyorum. Çünkü yaşadığımız savrukluğun müşahhas ve ibretlik bir örneğini oluşturuyor bu durum. Cumhurbaşkanlığı Gazze’de olmayı sizinle niye paylaşıyor bilemiyorum ancak sizin bu ifadeden hareketle Gazze için her şeyin yapıldığına ilişkin bir tatmin ulaşmanız akla ziyandır. Üstelik derme çatma halindeki bir Gazze duyarlılığını bile neredeyse suça dönüştüren bir üslupla. Neresinden tutsak elimizde kalacak bir durum. Gazze mevzusunu gizemli, istihbari bir şekle büründürüp uluslararası ilişkilerin karanlık, karmaşık ilişkilerindeki örtük bir operasyon sahasının mevzusuna indirgemek zaten başlı başına bir akıl tutulmasıdır. İkincisi kamuoyunu hadise etrafında duyarlı kılmak, bilincini keskinleştirmek, hissiyatını siyaset ve uluslararası kamuoyu önünde baskı oluşturacak bir niteliğe sokmak ve bu yönde hareket etmek söz konusu iken Cumhurbaşkanlığı’ndan aranmış olmanın hazzıyla yetinmek zaten başlı başına Gazze’nin neden bu durumda olduğunu açıklamaya yetip artıyor bile. Vaziyeti bu olanların sahip çıktığı bir Gazze’ye zaten dünyanın gözleri önünde yerle bir edilmek düşer. İnsanlarına ölüm, sürgün düşer. Bu zelil durumun ızdırabıyla, utancıyla ahlaklıca yüzleşmek dururken “her şey devlet tarafından yapılıyor” intibaı uyandıran bu söylem; toplumun temsilcileri tarafından ihanete uğratılması olarak değerlendirilebilir ancak..

Ara bölgenin, ülkenin ayarının göstergesi olduğunu belirtmiştim. Ayarı, dengesi olmayan toplumların bırakın başkasına yardım eli uzatması kendine hayrının olamayacağı izahtan varestedir. Mevcut durumumuzu görünmez kılan, imalarla, örtük yönlendirmelerle her şeyin yolunda olduğunu dile getiren bu söylemin Gazze’deki katliamdan aşağı kalır yanının olduğunu düşünmüyorum. Sorumluluklarımızı, zaaflarımızı, eksikliklerimizi hatırlatmak yerine içinde hayatı, hayatta olduğumuzu unuttuğumuz gaflet uykusunu sürdürmeye dönük her hamle ihanet hükmündedir. Bu toplumun varlığına ve yarınlarına kasteden bu söylemin bırakın düşmanlarla baş etmesi kendisi en büyük düşman olarak yanı başımızdadır. Ciddi olmak, ciddi konuşmak, meselelerimizi ciddiyetle ele almak zorundayız. “Şu an Gazze’deyiz” demek ne demek? Ne anlamamız gerekiyor bu ifadelerden? Gazze’de olunsa bile Gazze’nin durumu bir şeyleri göstermek için yeterli değil mi? Gazze’de yaşanılanlar, Gazze’de bunu Gazzelilere, Gazzeliler şahsında tüm dünyaya yaşatanlar ortadayken Gazze’de olmanın hangi tesellisini bulacağız? Mesele sadece askeri bir hadise mi? Sadece modern anlamıyla etkin bir silahlı güç olmakla mı ilgili?

Ara bölgede vaziyet bu iken siyasetin, devletin savrukluğunu kim giderecek? Toplumu belirli hassasiyetler, ilke ve değerler üzerinden kim canlı ve dinamik tutacak? Devletle, siyasetle ilişkisinde feleğini şaşıranlar Gazze’yi kurtaramayacakları gibi Gazze’nin kurutulma ihtimalini de berhava ettiklerini belirtmek durumundayım. Bırakın Gazze’yi kendilerini bile kurtaramayanların cirit attığı Türkiye’de tek kurtuluş çaresi ve ihtimali “gölge etmeyin başka ihsan istemez” diyecek birilerinin varlığıdır. Bu tarz olası bir varlığın zemininin hoyratça kundaklandığı yerde de zaten “Hocam şu an Gazze’deyiz” demenin fiyakalı olmasından daha doğal ne olabilir? 

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Whatsapp Destek
1
Whatsapp Destek Hattı
Üyelik işlemleri için Whatsapp iletişim hattımız