MEB Destekleme ve Yetiştirme Kurslarını Neden Kaldırıyor?

Destekleme ve yetiştirme kursları MEB tarafından, 2014 yılından itibaren, kapatılmak istenen dershanelere alternatif olarak uygulanmaya başlandı. Hafta içi ders bitiminde veya hafta sonu açılacak bu kurslar öğrencinin okul derslerini pekiştirecek, eksiklerini telafi edecekti. Ayrıca öğrencileri orta öğretime geçiş ve üniversite giriş sınavlarına hazırlayacak ve yıllardır bu misyonu gören özel dershanelere olan ihtiyacı ortadan kaldıracaktı. MEB, DYK’lara çok büyük önem veriyor, tüm derslerden kurs açılmasını, öğretmenlerin farklı okullarda kurslar vermesini teşvik ediyordu.
Fakat Milli Eğitim
Bakanlığı, DYK’ların Sayıştay raporunda eleştirilmesi üzerine, 24 Ekim 2020
tarihinde Destekleme ve Yetiştirme Kursları (DYK) Yönergesinde önemli
değişiklikler yaptı.
MEB, önce görsel sanatlar ve müzik gibi Sayıştay’ın lüzumsuz ve israf olarak
gördüğü kültür, sanat ve beceri derslerini kurs kapsamından çıkardı. Yönergede
yaptığı son değişiklikle de ortaokullarda 5 ve 6, liselerde ise 9 ve 10.
Sınıflar için açılan kurslara son verdi. Artık sadece 7,8 ve 11,12. Sınıflar
için ve yalnızca sınava konu olan derslerden kurs açılabilecekti. Kurs
açılabilecek liselere de sınırlama getirildi.
Kurslar için bir budama da bu sezon yapılıyor. MEB önümüzdeki eğitim sezonu
için kurs başvurularını alırken 10 ay önce çıkardığı yönergeye aykırı olarak ve
hiçbir gerekçe göstermeden 7. ve 11. Sınıfları da kurs kapsamından çıkardı. Ek
olarak öğretmenlerin ihtiyaç olan başka okullarda kurs açmasını da uygulamadan
kaldırdı. Yaklaşık iki yıldır pandemi nedeniyle çocukların yüz yüze eğitim
göremediği bir dönemde DYKk’lar ciddi bir telafi imkanı sunuyor. Fakat hükümet,
DYK imkanını ilkokul dahil tüm kademelerde etkin biçime işletmek yerine her
geçen gün kursların kapsamını biraz daha sınırlandırıyor.
Sözün özü şu ki; MEB büyük bir coşku ve kararlılıkla yürürlüğe soktuğu DYK’ları günbegün eksilterek, tırpanlayarak yürürlükten kaldırıyor. Bu yıl sadece 8 ve 12. Sınıflar için temel derslerden kurs açılabilecek. Görünen o ki, birkaç yıla kalmayacak Destekleme ve Yetiştirme Kursları tamamen kaldırılacak.
Peki DYK’ların açılma nedeni olan dershanelerin kapatılması fiilen uygulanabildi mi? Hayır. Çünkü varlık gerekçelerini ortadan kaldırmadan kurumları ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı apaçık ortadaydı. Zira dershanelerin adı tedavülden kaldırılmakla birlikte farklı isimler altında aynı içeriğe sahip olan ve aynı işlevi gören kurumlar asla kaldırılamadı. Bu da beklenen bir sonuçtu.
Özgür Eğitim-Sen olarak, DYK’ların varlık nedenine dair sorgulamalarımızı ve uygulamadaki
eksikliklere dair eleştirilerimizi süreç boyunca yaptık. Ancak MEB yönetiminin hiçbir
gerekçe gösterme gereği bile duymadan önemsediği bir uygulamadan sessizce
azalta azalta vazgeçmesi izah edilemez. Tutarsız uygulamaları artık normal
görülmeye başlanan MEB’i yöneten rasyonel aklın işleyişinde ciddi bir sıkıntının
söz konusu olduğuna bu vesileyle tekrar dikkat çekiyoruz.
DYK’lar bünyesinde birtakım eksiklikler barındırıyor, işleyişinde sıkıntılar yaşanıyordu
fakat bunlar lokal düzenleme ve denetlemelerle giderilebilecek hususlardı.
Topyekün kaldırılarak öğretmen, öğrenci ve velilerin mağdur edilmesini
gerektirecek nitelikte bir sorun yoktu.
Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle özel kurs ücretleri inanılmaz artmış durumda. Dar gelirli alt-orta sınıf ailelerin çocuklarını bu mecralara gönderebilme imkansız hale geldi. O yüzden bu aileler için okullarda açılan ücretsiz destekleme kursları çok önemliydi. Bu durumu MEB yöneticilerinin görmediğini düşünmüyoruz.
O halde neden kaldırıyorlar ücretsiz kursları?
Nispeten fırsat eşitliği ilkesine hizmet eden ve en düşük gelirli memur grubuna indirgenen öğretmen için maddi katkı anlamına gelen DYK’ların kaldırılması gördüğümüz kadarıyla tamamen bütçe kısıtlamalarından kaynaklanıyor. Meselenin facia boyutu da burası. Oysa Sayıştay raporunda sert şekilde eleştirilen 30 milyar TL’lik ödenek üstü harcamada tasarrufa gidildiği takdirde tüm Türkiye’de kurslar için öğretmene ödenen miktarın yaklaşık 20 katından fazlası elde edilmiş olacaktır. Veya çeşitli saiklerle norm fazlası olarak atıl vaziyette olan 41 bin öğretmeni aktif hale getirerek buharlaşan 3 milyar TL’yi geri getirilebilir ki bu miktar kurslarda öğretmene ödenen ücretin tam iki katına tekabül ediyor. Ancak bunlar yapılırsa zülfüyâre dokunmak ve birilerinin ayağına basmak gerekecektir. O yüzden öğrenci, veli ve öğretmen için fayda üretebilecek bir uygulama hiçbir sebep göstermeksizin feda ediliyor ve fatura, sistemin ana unsurları olan öğretmen ve öğrenciye kesiliyor.
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu