MEB Eğitimcilere Depremi Yaşatmaya Devam Ediyor!
6 Şubat deprem felaketinin yaşandığı on bir ilde okulları kademeli olarak açmakta olan MEB, 24 Nisan itibarıyla Adıyaman ve Hatay’da da okulları açma kararı aldı. MEB, depremin yarattığı tahribatın en ağır olduğu il ve ilçelerde, tüm eksikliklere rağmen okulları açma ısrarını hayatın o bölgede normalleştirilmesi olarak gerekçelendirdi. Ancak hayatın normalleştirilebilmesi için önce şartların normalleştirilmesi gerektiği ihmal edilmiş gözüküyor. Her şeyin anormal olduğu koşullarda hayatı öylece normalleştirmek ne kadar mümkündür?
Devletin “asrın felaketi” olarak nitelediği, birçok ilçede sağlam binanın kalmadığı korkunç depremlerde resmi sayılara göre 50 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti. Pek çok öğrenci, öğretmen, eğitim çalışanı yaşamıyor, eğitim mekanı kullanılamayacak durumda. Sağ kurtulabilenler yaşadıkları travmayı atlatmaya çabalıyor. Akrabalarını, yakınlarını yitiren insanlar hala uykularında depremi tekrar tekrar yaşıyor, çatı altına giremiyor.
Barınma sorunu çözülemedi, orta ve ağır hasarlı binalara girilemiyor. Göreve çağırılan ve rapor alanlar hakkında tehditkâr bir dille soruşturma açılacağı uyarısı yapılan öğretmenlerin başını sokacağı bir evleri yok. Büyük bölümüne çadır veya konteyner tahsis edilemedi. Bu insanlar arabada mı yatacak, çocuklarını nereye bırakacak? Okulları önceki haftalarda açılan ve 24 Nisan’da açılacak olan il-ilçelerde en büyük sorunlardan olan şebeke suyu sorunu çözülemedi. Büyük kısmında içme suyu sıkıntısı devam ediyor, okullarda çocuklara tuvaletleri kullanmamaları söyleniyor.
Pek çok devlet kurumu ve banka gerekli rotasyonları yaptıktan ve personelinin barınma sorununu çözdükten sonra çalışmalarına başlarken MEB, “kervan yolda dizilir.” mantığıyla hareket ederek eksikleri gidermediği bir gerçeklikte öğretmenleri, cepheye sürer gibi hamasi cümlelerle sahaya çağırıyor. Pandemi sürecinde gelişmiş ülkelerde en fazla üç ay ara verilmesine rağmen eğitime 540 gün ara veren MEB’in bu konudaki rahatlığını bilmesek eğitime çok değer verdiğini düşünürdük. Lakin pandemi sürecinde özellikle son aylarda gerekmediği halde okulları kapalı tutan MEB’in felaket bölgelerindeki bu temelsiz cevvaliyetini anlamak mümkün değil.
Ayrıca suyu olmayan, barınma imkânı sağlanamayan il ve ilçelerde yaz tatiline sadece bir buçuk ay kalmışken okulları açarak hayatı normalleştireceği zehabına kapılan devletin, depremin hemen akabinde tüm Türkiye’de üniversiteleri gelecek eğitim sezonuna kadar kapatması büyük bir çelişki olarak orta yerde duruyor.. Üniversitelilerin yüzde 15’i depremden etkilenmişken ülkenin tamamında üniversiteleri kapatarak tüm üniversiteli gençliği deprem mağduru haline getiren devlet, hiçbir altyapı sorununu halledemediği afet bölgesindeki okulları açıyor ve böylece hayatı normalleştireceğini düşünüyor.
Okulların açık olması, çocukların sosyalleşebilmeleri ve yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri açısından tabii ki olumlu işlev görecektir. Fakat bu, tüm eksiklerin giderildiği durumlarda geçerli olabilir. Henüz felaketin tüm sıcaklığını hissettirdiği, enkazların bile henüz kaldırılamadığı, barınma ve içme suyu sorularının devam ettiği bir vasatta okulları açmak hiçbir yaraya merhem olmayacağı gibi hem çocukların hem de eğitimcilerin hayatını daha da zorlaştıracak bir rol oynayacaktır.
Beki Birbiçer
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi