PaylaşınGazze’den Sonra İnsan Kalmak | Ali Aydın – Abdulbaki Değer
Özgür Eğitim-Sen
Mülteci Olmak ya da Sözleşmeli Öğretmenlik!

MEB 03/08/2016 tarihli ve 29790 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik ile 657 sayılı DMK'nın 4. maddesinin (B) fıkrası kapsamında boş öğretmen norm kadrosu bulunan örgün ve yaygın eğitim kuramlarına 15.000 pozisyona sözleşmeli öğretmen alınacağını duyurdu. Bu 15.000 kadro için 2016 KPSS10 ve KPSS121 puan türlerinden 50 ve üzeri taban puana sahip adayların sözlü sınava alınacağını ve sözlü sınav neticesinde atamaların yapılacağını açıkladı.
Bu açıklamada dikkat edilirse iki önemli husus var. Birincisi, istihdam tipinin "sözleşmeli" olması. İkincisi, alınacak kişilerin "sözlü sınav" ile alınması. 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında KHK'ya dayandırılan yönetmelik, bu iki özelliği dolayısıyla tartışmaya, istismara, haksızlıklara ve mağduriyetlere davetiye çıkarır niteliktedir.
Bu açıklamada istihdam şeklinin sözleşmeli olması üzerinde durmak istiyorum. Bakanlığın mevcut "kadrolu" istihdam yerine performans vs. gibi gerekçeler üzerinden "sözleşmeli" istihdama geçme niyetinde olduğu çeşitli açıklamalardan zaten anlaşılıyor. Ancak atasözünde de dile geldiği gibi "can çıkıyor, huy çıkmıyor". Sorun çözme mekaniğiniz anlamlı ve makul gerekçelere dayanmıyorsa popüler klişelere kendinizi teslim etmeniz kaçınılmaz oluyor. Yıllardır yapıla geldiği gibi sorunların neden sonuç ilişkisi kurulmuyor, sorunların köküne inilmiyor, bütüncül değerlendirmeler yapılmıyor. Yıllardır kamuda nitelik problemi olduğu ve bu problemin kadrolu çalışmadan kaynaklandığı şeklinde sorgu-sual kabul etmeyen bir dogma egemen. Bu dogmanın nereden geldiği, hangi kültürden, hangi yönetim anlayışından, hangi ilişki biçiminden neşet ettiği ve hangi kültür, yönetim ve ilişkiye kapı aralayacağı konuşulmaz, tartışılmaz. Devasa bir sistem ve yapısal problemler tek bir soruna indirgenerek çalışanın istihdam problemine bağlanmaktadır.
"Sözleşmeli" reçetesi kör ve kötürüm bir sistemi muhafaza ve gölgeleme için ileri sürülen bir gerekçe. Sistem niye kötü, niye verimsiz? Çünkü çalışanlar kadrolu. Böyle bir muhakeme, böyle bir düz mantık kabul edilebilir mi? İnsanları korkutacağım, çalışma koşullarını daha da kötüleştireceğim, güvencesini elinden alacağım, bak bakıyım çalışıyorlar mı? İnsan doğasına dair bu Hobbes'çu bakış nerelerden geldi? Nasıl itibar gördü? Hani "insanı yaşat" düsturu, hani "eşref-i mahlukat" kavrayışı, hani "hakça muamele" titizliği?
Her alanda akıl, mantık ve iz'anla yol almak durumundayız. Tıkanmış bir sistemi muhafaza için insandışı çareler üreterek kolaycılıkla sorunları çözemeyiz. Özgür Eğitim-Sen olarak "sözleşmeli" istihdamın temel mantığını ve paradigmasını "insani" bulmuyoruz. Koşulları düzenlemek, değiştirmek, teşvik edici önlemler almak yerine çalışma koşulları ağırlaştırılıyor. Çalışan hedef haline getiriliyor. Sorunun kaynağı çalışanmış gibi operasyon üssü çalışan olarak kodlanıyor. Bunun ahlaka, vicdana ve gerçeğe uygun olmadığı ortadadır. İnsanların elverişsiz koşullarından (bir sürü atanmayı bekleyen insan var, her koşula razılar!) faydalanarak, onları insanlıkdışı şartlara tabi tutmak, istenmeyen koşullara mahkum etmek vicdana sığmaz. Memleketimize sığınan mültecileri günde 10 liraya merdiven altında çalıştıran kayıt dışılığa, insafsızlığa benziyor bu durum. Yanlış, eksik planlama nedeniyle iş hayatına atılamamış insanların mağduriyetlerini fırsata çevirmeye çalışan bu açıkgözlülük iyi niyetten yoksundur.
Uzun zamandır kamuoyunda pişirilen "performans", "sözleşmeli çalışma" vs. gibi gündem başlıkları ahlak ve vicdan melekesini yitirmiş egemen düzenin yağmacılığından neşet ediyor. İnsana insanca muamele etmeyen bir sistem ne insanca bir karşılık bulabilir ne de arzu ettiği neticeyi alabilir. İnsan yerine konulmayan, öyle bir muameleye muhatap kılınmayan insan hangi retorik, kanun ve yönetmelikle kuşatılırsa kuşatılsın mutlaka açıklar bulunacak, işten kaçmalar kayırmalar oluşacaktır. Zira haksız muameleye şartların elverişsizliği yüzünden ses çıkarmayıp sineye çekenler mutlak surette sistemin karanlık yerlerinden intikam vuruşlarıyla cevap vereceklerdir. Bu yüzden başından beri iş ahlakını kundaklayan ana saik devletin samimiyetsizliği, insana insanca değer vermeyişidir. Bugünkü mesele de ciddiyetle ve insanı "eşrefi mahlukat" şeklinde gören bir bilinçle ele alınmalıdır. Mevcut egemen iş piyasasının ezberlerine yaslanarak, insanların açmazlarından istifade ederek, mutsuz ve sekiz yılın dolmasını bekleyen on binlerle sorunlarını çözeceğini varsaymak kendini kandırmaktır.
Abdulbaki DEGER
Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM