Özgür Eğitim-Sen

Ortak Yazılı ve Uygulamalı Sınavlar Yönergesi Mutlaka Değiştirilmelidir!

13.10.2023
A+
A-
Ortak Yazılı ve Uygulamalı Sınavlar Yönergesi Mutlaka Değiştirilmelidir!

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin göreve geldiği günden beri mütemadiyen değişiklik yapıyor, yenilik üretiyor, birtakım düzenlemeler getiriyor. Ancak bu değişiklik ve düzenlemeler Ak Parti hükümetlerinin önceki sekiz milli eğitim bakanında da gördüğümüz gibi sistemin özüne ilişkin yapısal bir değişim-dönüşümü kapsamıyor. Hak etmediği halde birilerine alan açma veya birilerini hak ettiklerinden mahrum bırakmanın fiili adı olan mülakat tahkim ediliyor. Hangi ihtiyaca binaen düşünüldüğünü veya hangi yaraya merhem olacağını kimsenin bilmediği, öğretmenlere beyaz önlük giydirme meselesi ortaya atılıyor. Böylesi lüzumsuz gündemlerin yanı sıra Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak sınıf geçme sisteminde değişikliğe gidiliyor, Ölçme ve Değerlendirme Yönetmeliği hazırlanarak eğitimin niteliğine tesir edebilecek değişiklikler de yapılıyor. Fakat tüm bunlar yapılırken ne sahadaki öğretmenlerin sesine kulak veriliyor ne de sendikalardan herhangi bir görüş isteniyor. Bu da sorun çözmek için ortaya atılan şeylerin yeni sorunlar üretmesiyle sonuçlanıyor.

MEB, 2023 yılı itibariyle; öğrencilerin gelişimini takip etmek, müfredatın işlenmesinde okullar arasında bütünlüğü sağlamak ve uygulama birliği oluşturmak amacıyla ortak sınav uygulaması başlatıyor. 11 Ekim 2023 tarihi itibarıyla yayımlanarak yürürlüğe giren “Yazılı ve Uygulamalı Sınavlar Yönergesi” ile ortaokul ve liselerde ülke, il ve okul genelinde 3 farklı ortak sınav uygulamasına gidiliyor. Buna göre bu yıl 6. Sınıflarda Türkçe ve İngilizce derslerinin, 9.sınıflarda Türk Dili ve Edebiyatı ile İngilizce derslerinin iki sınavı ülke genelinde ortak yapılacak. Yönerge’ye göre iki aşamada gerçekleştirilecek olan Türkçe ve yabancı dil derslerinin sınav puanları; yazılı sınavın %50’si, dinleme sınavının %25’i ve konuşma sınavının %25’i alınarak hesaplanacak. Türk Dili ve Edebiyatı dersinin sınav puanları ise yazılı sınavın %70’i, dinleme sınavının %15’i ve konuşma sınavının %15’i alınarak hesaplanacak. Böylelikle “dinleme, konuşma, okuma ve yazma” becerileri ölçülecek.

Ulvi hedefler amaçlanan ve kâğıt üzerinde makul gibi görünen uygulamanın sahada nasıl sorunlara yol açacağı belli ki ne öngörülmüş, ne de düşünülmüş. Ortalama 30 kişilik sınıflarda hem yazılı, hem de her öğrenciye yeterli süre tanınarak konuşma ve dinleme sınavları yapılacak. Derslik başına düşen öğrenci sayısının daha da arttığı okullarda uygulamanın nasıl içinden çıkılmaz bir hal alacağını öngörmek kehanet olmasa gerektir. Tüm bu sınavların yapılması, 17 haftalık bir dönemin en az yarısının bu sınavlarla geçmesi anlamına gelecektir. Ayrıca haftalar boyunca bu sınavlar yapılırken “sözlü” sınava alınan öğrenci dışındaki tüm öğrenciler pasif biçimde beklemede kalacaklardır. Kaldı ki konuşma ve dinleme gibi sınavların ne kadar pedagojik olduğu ayrıca tartışmalıdır. Konuşma ve dinleme ancak eğitim yılı içerisinde süreç odaklı değerlendirilebilir, uygulamalı sınavla ölçülemez. Bir öğrencinin, öğretmenin ve arkadaşlarının önünde sözlü sınava tabi tutulması bütün bireysel farklılıkları ve psikolojik etmenleri göz ardı etmek olacaktır. Güzel ve etkili konuşma eğitimi verilebilir fakat sınav yapılamaz. Bu nasıl bir sınav fetişidir? Hayatın her safhasının sınava tabi tutulması mıdır eğitim?

Yönergede dikkat çeken bir unsur da sınavlarda açık uçlu sorular sorulması. Bu öğretim yılına mahsus olmak üzere ülke genelinde yapılacak ortak yazılı sınavlarda çoktan seçmeli sorular kullanılacağı, gerekli alt yapı hazırlandıktan sonra bu sınavlarda da açık uçlu sorular kullanılabileceği belirtiliyor. Bunun dışında kalan tüm ortak yazılı sınavların açık uçlu veya açık uçlu ve kısa cevaplı sorulardan oluşacağı vurgulanıyor. Sınavları ders öğretmeni yapacak ancak sınavın değerlendirilmesi ölçme değerlendirme merkezi müdürlüklerince yapılacak deniyor. Açık uçlu soruların değerlendirilmesinin merkezi yapılmasına neden gerek duyulduğu izaha muhtaç olduğu gibi uygulamada nasıl bir kaosa yol açacağı öngörülememiş belli ki. Ayrıca sınavı yaparken güvenilen öğretmeni değerlendirme aşamasında devre dışı bırakmanın izahı nedir? Aynı şekilde sistem, eğitimin her aşamasında nesneleştirdiği öğretmenin, ortak sınavlarda da hiçbir şekilde inisiyatif kullanmasına zemin bırakmıyor. Ortak sınav konu ve soru dağılımı merkezde hazırlanarak 10 farklı senaryo şeklinde okullara gönderiliyor ve öğretmene bunlardan birini seçmek dayatılıyor.

Görünen o ki MEB, 2017 yılında sene ortasında Cumhurbaşkanı’nın TV canlı yayınında mesnetsiz bir çıkışı sonucu apar topar kaldırdığı TEOG sınavının ucube bir varyantını getiriyor. Milli Eğitim Bakanı, zaaflarını aşarak TEOG sistemine geri dönüyoruz demiyor tabii. TEOG sisteminin karikatürü diyebileceğimiz, ciddi zaaflar taşıyan, sorunları artıracak bir uygulama getiriyor. Dolayısıyla okullardan uzak ve sahanın gerçeklerinden kopuk bürokratlar süslü cümlelerle anlamsız uygulamalar dayatıyor, öğretmene ve öğrenciye ise bu uygulamaların hevesli alıcısı ve nesnesi olmak düşüyor.

Bekir BİRBİÇER

Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Whatsapp Destek
1
Whatsapp Destek Hattı
Üyelik işlemleri için Whatsapp iletişim hattımız