Ortaöğretim Başarı Puanı Adaletsizliğine Karşı Önlem Alınmalıdır

Bilindiği üzere 2017 yılı Eylül ayı itibariyle “sistemi yalınlaştırıp sadeleştirerek sınav stresini azaltmak” gerekçesiyle, o zamana kadar uygulanan sınav sistemleri içinde ölçme, sıralama, değerlendirme ve yerleştirme anlamında en adaletli ve güvenilir sistem olduğunda uzmanların ittifak ettiği YGS-LYS sistemi kaldırıldı. Yerine getirilen YKS ile 18 puan türü 3’e düşürülerek belli puan türlerinde yığılmaların önün açıldı ve sınavın seçiciliği tahribata uğratıldı. Oysa YGS-LYS sistemindeki 18 çoklu puan türü ile yeteneğine göre bölüm tercih etme imkânı üst düzeye çıkarılmış, yerleştirmede adalet ve hakkaniyet olabildiğince sağlanmıştı.
Seçicilik ve güvenilirlik düzeyi oldukça düşük olan YKS sisteminin adalet ve hakkaniyet açısından en zayıf yönü ise uygulanmaya başlandığından beri dile getirdiğimiz ortaöğretim başarı puanı uygulaması.
OBP’yi şu şekilde izah edebiliriz: Öğrencinin 100’lük sistemde başarı puanı “5” ile çarpılıyor çıkan rakam da “0.12” ile çarpılıp öğrencinin sınav puanına ekleniyor. Bir öğrencinin alacağı asgari OBP katkısı 30, azami OBP katkısı ise 60 puan olabiliyor.
OBP’nin yerleştirme puanı üzerindeki %12’lik etkisi haliyle çok büyük adaletsizliklerin önünü açıyor. Şöyle örneklersek; İki farklı liseden mezun olan öğrencilerden birinin diploma notu 100 diğerinin 90 olduğu durumda 100 olan 60 puan alırken 90 olan 54 puan alıyor.
Bu
sistemde 1 puan öğrenciyi on bin kişinin önüne
geçirebiliyor
veya arkasına atabiliyor. Eski YGS-LYS sisteminin ikili yapısı gereği ikinci aşama olan LYS’ye katılım daha az oluyordu, o yüzden
sıralama
az katılımcı arasında yapıldığı
için 1 puan aralığında korkunç yığılmalar olmuyordu. 1-2 puanlık
OBP farkı önemsenmeyebiliyordu.
YKS sisteminde ise ön eleme sınavı
olmadığı
için iki buçuk milyon öğrenci tek sınavla sıralanıyor, bu da tek bir puan aralığına
on binlerce adayın girmesine yol açıyor. 2.5 milyon öğrenciyi
500 puanın
içine
dağıtmaya
çalışınca
bunun yaşanması kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla
sınav
sonucuna göre sıralandığı
takdirde ilk 1000 içinde
yer alması
gereken aday, OBP devreye girince sıralamada
otuz-kırk
binlere düşebiliyor.
OBP, uzun yıllardan beri tartıştığımız ve sorunlara yol açan bir uygulama. Liseye olan ilgi ve bağı diri tutmak düşüncesiyle kimi zaman hesaplama yöntemi veya katkı oranları değiştirilse de her yeni sınav sisteminde yer aldı. ÖSYM geçmişte, OBP hesaplama yönergesinde 28 farklı değişkenle öğrenciler arası eşitliği sağlamaya çalışarak okullar arasındaki ölçme değerlendirme orantısızlığını gidermeyi amaçlamıştı. Ancak son sistemde o değişkenler de devreden çıkarıldı ve çıplak diploma notu direkt etkili hale getirildi.
Bu durumda MEB yetkililerinin de zaman zaman dile getirdiği “şişirilmiş notlar”ın yerleştirmelerde adaletsizliğe yol açmasının önüne nasıl geçilecek? Bilhassa özel okullarda bol keseden dağıtılan hormonlu notların devlet liselerinde kılı kırk yararak notlandırılan öğrenciler karşısında avantaj sağlamaları ve büyük bir öğrenci kitlesinin tüm hayatlarını etkileyecek büyüklükte bir adaletsizlikle karşı karşıya gelmeleri nasıl göz ardı edilebilir?
Bir puanlık farkın on bin kişinin altına düşmeye yol açtığı böyle bir sistem, geçen yılın mart ayından beri pandemi nedeniyle sağlıklı bir ölçme değerlendirmenin yapılamadığı bir sınav yılında daha da tehlikeli bir hal arz ediyor. Süreç böyle devam ettiği takdirde üç dönemdir okul yüzü görmemiş olan öğrenciler adil olup olmadığı denetlenemeyen sübjektif kriterlerle verilen notlarla sınava girmiş olacak. Dolayısıyla son iki yılın not ortalamaları baz alınarak yapılan bir sınavın seçiciliği ve adaleti çok daha şüpheli hale gelecektir. Ayrıca okullarda veli ile öğretmenin karşı karşıya gelmesinin de önü açılmış olacaktır.
Ülke genelindeki 8 bin civarındaki
lisenin hem tür ve alan hem de öğrenci ve öğretmen profili açısından
farklı olduğunu göz ardı
edersek sınavın nispeten eşit
koşullarda
yapıldığını söyleyebiliriz. Ancak OBP, okullar arası değerlendirme farklılıkları sebebiyle içinde eşitsizlikler ve mağduriyetler barındırıyor.
O halde yüzde 12 oranında büyük bir etki gücüne sahip olan OBP’nin bu yıl geç
kalınmadan gözden geçirilmesi
gerekiyor.
MEB ve ÖSYM
kamuoyunun itirazlarını
ve “paydaşların”
görüş
ve önerilerini dikkate alarak gecikmeden önlem
almalıdır.
OBP’nin etkisini daraltmalı veya gerekirse bu yıl
uygulamamalıdır. Tartışılan değişik
alternatiflerden biri olarak; bu yılın olağanüstü
şartlarına istinaden ham puan sıralaması ilk yirmi bin (veya daha geniş tutarak ilk elli bin) içerisinde
olanların
diploma puanları
dikkate alınmayabilir. Böylece en azından üst seviyedeki öğrenciler arasında
ciddi adaletsizlikler yaşanması
önlenebilir.
Bekir Birbiçer
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi