Prof.Dr. Bekir Berat ÖZİPEK “Suriyeli Sığınmacılar ve Kapsayıcı Eğitim
Bekir Berat Özipek: ‘Suriyeli sığınmacılar bugünden yarına gitmeyecekler hatta gitmesinler de. Burada kalacaklar ve biz bir şekilde, çok zor da olsa, birlikte bir yol bulmak zorundayız.’
Güz Dönemi Özgür Eğitim Sohbetlerinin beşinci programına Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Berat Özipek konuk oldu. Suriyeli Sığınmacılar ve Kapsayıcı Eğitim: Çeşitlilik, Çoğulculuk ve Uyum Temelinde Okul Ortamını Yeniden Düşünmek başlıklı sohbet Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer’in takdimiyle başladı.
Çok önemli bir mevzuyu çok önemli bir konukla konuşacaklarını belirterek konuşmasına başlayan Abdulbaki Değer: Değerli hocamıza ve katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. Sayıları 4 milyonu bulan insandan, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel boyutları olan çok acil ve çok önemli bir mevzudan bahsediyoruz. Kuzey Afrika’dan başlayan hareketliliğin coğrafyayı altüst edeceğini beklemediğimiz gibi ülkemize de sığınmacı akınına yol açacağını öngörememiştik. Hatta 2011 yılında gelen ilk kafilenin ardından bu insanların kısa sürede döneceklerini düşündüğümüz için ‘Geçici Koruma’ şeklinde hukuki bir tanımlama yapmıştık. Halen de bu anlayış/okuma/beklenti devam ediyor: En iyimser yaklaşım hala bu nüfusu yarın öbür gün geri dönecek ‘misafirler’ şeklinde algılıyor. Oysa mesele çok ciddi ve akut tedbirlerin ötesinde politikalar geliştirmemizi zorunlu kılıyor. İskân politikası tecrübesi olan, 1960’larda Avrupa’ya gönderdiği işçi göçü ile en olumsuz da olsa ‘kayıp nesiller’ gibi ağır ve sarsıcı deneyimleri olan bir ülkenin/toplumun bu mevzu karşısında daha tecrübeli olması gerektiği açıktır. Dünyada bile uyum, entegrasyon, asimilasyon gerilimi içinde sağlıklı bir zemine oturtulamamış bu mevzunun hayatiyetini tekrar belirterek konuyla ilgili çalışmaları ufuk açıcı olan Bekir Berat Hocaya sözü bırakmak istiyorum’ diyerek konuşmasını tamamladı.
Prof. Dr. Bekir Berat Özipek yakıcı bir sorundan bahsettiklerini dile getirerek başladığı konuşmasını şu şekilde sürdürdü: Bir noktadan sonra hiçbir şey yapmamanın mazeretine dönüşme riski olan uzun ve çetrefilli makro analizler yerine daha somut, daha spesifik, sorunun bil fiil yaşandığı gündelik hayatın içerisinde, eğitim ortamlarında neler yapılabilir ona odaklanmak istiyorum. Makro politikaları gündelik olarak değiştirme ve uyarlama imkânından yoksunuz. Oysa sorun hemen burada ve tüm sıcaklığıyla önümüzde, hayatımızda. Makro politikaların ötesinde burada, hemen burada yapılması gereken şeylere daha doğrusu eğitim ortamlarında öğretmenlerin sorunla ne tür baş etme stratejileri geliştirdiğine, ne tür alternatif çözüm ürettiklerine bakmak istiyorum.
Öncelikle entegrasyon gibi kavramlar yerine daha nötr ve daha çift taraflılığı içeren ‘uyum’ kavramını kullanmamız gerektiğini belirterek başlayalım. Karşılıklı birbirimize uyumdan bahsediyoruz, daha doğrusu uyum kavramı bu açıdan bize bir imkân sunuyor.
Bugün sizlere 2018’de MEB ve GIZ’in ortaklaşa gerçekleştirdiği, Mersin ve Gaziantep’te yaklaşık 300 öğretmene dört farklı zamanda verilen “Kültürlerarası Beceriler” seminerlerindeki paylaşımların yol göstericiliğinde hazırladığımız ‘Çözüm Benim’ raporu üzerinden ‘sınıftaki Farklılıkların Yönetilmesinde Öğretmenin Rolü’ ve ‘ Suriyeli Öğrencilerin Bulunduğu Karma sınıflarda Öğretime Yönelik Öneriler ve Örnek Uygulamalar’ı paylaşmak istiyorum.
‘Kapsayıcı Eğitim’ perspektifi içinde, ben-kültür merkezci olmayan bir yaklaşımla konunun ele alınması sadece eğitim alanı ile ilgili değil toplumsal hayatın tüm alanları için geçerlidir. Dolayısıyla Suriyeli ve Türkiyeli öğrencilere aynı sınıfta ders veren öğretmenlere yönelik kültürlerarası becerileri konu alan programda, çocukları ahenkli biçimde bir arada tutmanın ve onları başarılı biçimde yetiştirmenin yollarını konuşuyoruz. Bir yandan sığınmacı çocuğu okuldan uzak tutan yoksullukla veya savaş sonrası travmasıyla baş etmek zorundayız, diğer yandan önyargılarla. Eldeki imkanlarla, bu çocuklar için en iyisini yapılması gerekiyor. Burada da müfredattan, yasal mevzuattan, teknik ve materyal donanımdan ziyade ‘kapsayıcı eğitime’ imkan tanıyan öğretmen dokunuşlarının inanılmaz yaratıcı çözümler ürettiğini görüyoruz. Açıkçası normal koşullarda çok arzu edilir olmamakla birlikte bu süreçte öğretmenin niteliğinde belirgin şekilde farklılık yaratan hususun öğretmenin eğitiminden ziyade kişiliğinin olduğu gerçeğiyle karşılaşmamızdır. Ayrıntılarının ‘Çözüm Benim’ raporunda yer aldığı bu verilerin hepinizce ele alınmasını çok önemli buluyorum’ diyen Bekir Berat Hoca rapordaki verileri paylaştığı konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Bu insanlar bugünden yarına gitmeyecekler hatta gitmesinler de. Burada kalacaklar ve biz bir şekilde çok zor da olsa birlikte bir yol bulmak zorundayız.’
Katılımcıların sorularıyla zenginleşen sohbet Abdulbaki Değer’in katılımcılara ve Bekir Berat Hocaya teşekkür etmesiyle sona erdi.