Toplu Sözleşmede Neden Hep Çalışanlar Kaybediyor?
Beş milyondan fazla memur ve memur emeklisini ve aileleri ile birlikte 20 milyon insanı ilgilendiren 2024-2025 dönemi Toplu Sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos 2023’te başlıyor. Fakat son altı Toplu Sözleşmede olduğu gibi bunda da tek yetkili konfederasyon olarak masaya oturacak olan yetkili ama etkisiz bir konfederasyon olan Memur-Sen’in önceki sözleşme performansları ortada olduğundan önümüzdeki sözleşme için açıkladığı (sözde kalacak olan) talepleri kendi üyeleri de dâhil hiçbir memuru heyecanlandırmıyor. Toplu Sözleşme yasasının içeriği ve işleyişi sendikanın gücünü daha baştan budamışken buna yetkili sendikanın geçmiş günah ve veballeri de eklenince 20 milyon insana tamamen umutsuz bir bekleyiş düşüyor.
Korkunç derecede kötü yönetilen Türkiye ekonomisi tarihinin en sıkıntılı krizlerinden birini yaşıyor. Enflasyon her ne kadar az gösterilmeye çalışılsa da gizlenemeyecek boyutta arttı. Türk lirası mütemadiyen değer kaybediyor; maaşlar erimeye, alım gücü düşmeye devam ediyor. Temel gıda maddelerinden ulaşıma, tekel ürünlerinden kitaba kadar her şey ateş pahası hale geldi. Ancak Hükümet her sözleşmede, resmi enflasyonun yarısına reel enflasyonun onda birine denk gelen hakaret gibi bir zam(!) ile çalışan ve emekliyi enflasyona ezdiriyor.
Paylaşım ve bölüşümde yapılan adaletsizliklerle çalışanlar ekonomik olarak güçsüzleştirilip itibarsızlaştırılırken patronlar vergi afları, indirimleri ve teşviklerle ihya ediliyor. Ayrıca devlet, özel sektörde çalışan aleyhine çıkardığı kanunlarla işvereni koruyup kollayarak çalışanı güvencesizleştirdiği gibi peykine aldığı karikatür sendikaları kullanarak devlet çalışanlarını da giderek güvencesizleştirme yolunu tercih ediyor. Bu adaletsiz ve haksız uygulamaların toplumsal maliyetinin bu ülkeye çok ağır yansıyacağı hiç hesap edilmeksizin “ben yaptım oldu” mantığıyla hareket ediliyor. Hükümet, uygun gördüğü komik oranlarla beş milyon iki yüz bin memur ve memur emeklisine ‘’umurumda değilsiniz’’ mesajı veriyor, kötü ekonomi yönetiminin bütün bedelini çalışana ödetmede kararlı olduğunu her sözleşmede vurguluyor.
Kamu çalışanının hakkını arayabileceği en önemli mecra olan kamu sendikacılığı, hem yasal yollarla hem de sözleşme imzalamaya yetkili olan sendikanın hükümet yandaşı ve paydaşı olmasından dolayı işlevsizleştirilmiş bulunuyor. Yaşam ünitesine bağlı şekilde hayatta kalma mücadelesi vermekte olan kamu sendikacılığı; hükümet, icazetli konfederasyon ve yıllardır onun tek yetkili olmasını sağlayan yüz binlerce üyesi eliyle fişi çekilerek katledilldi. Sendikacılık bugün hükümetler nezdinde caydırıcılık özelliğini kaybetmiştir. Hükümetler, üzerlerinde en ufak baskı hissetmeksizin çalışanlar hakkında ezici hükümler verebilmekte, pervasızca adaletsizlikler yapabilmekte, kamu çalışanlarının devasa sorunlarına karşı duyarsız kalabilmekteler.
Kamu işveren heyetinin teklifi her altı ay için % 3+3 olunca ‘’Aslında biz Ak Parti’nin 16. Yılı olduğu için ilk yıl %16 istedik, 2019’da da 18. Yılı olacağı için %18 istemiştik’’ diyerek temsil ettiği milyonları şok etmeyi başaran; %3’e kapalıyız deyip %3,5’i müzakere edilebilir bulan ve % 4’ü imzalamayı kazanım addetmeyi başararak milyonlarca memurun hakkını masada bırakan bir konfederasyon tarafından temsil ediliyoruz. Sözleşme performansı bu tarz facia imzalarla dolu olan Memur-Sen, içinde bulunduğu ilişki ağı ve bugüne kadar sözleşmelerde gösterdiği performans itibariyle milyonlarca insanı temsil etmeye yeterli olmadığı gibi güven çıtası da oldukça düşük bir konfederasyon.
Muhatabının niteliksizliğinin ve yandaşlığının gayet farkında olan Hükümet, sözleşmenin mali ayağında memur ve memur emeklisi milyonlara “Çok da umurumda değilsiniz.” mesajı verirken memurlar için hayati derecede öneme sahip olan şu konuları da her seferinde sözleşme gündeminin dışında tutuyor:
3600 ek göstergenin 1. derecedeki tüm memurları kapsayacak hale getirilmesi,
Tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilerek sözleşmeli öğretmenlik sistemine son verilmesi,
Ek derslerle birlikte tüm ek ödemelerin temel ücrete ve emeklilik hesaplamalarına dâhil edilmesi,
Verilen zammı buharlaştıran artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son verilmesi,
Emek sömürüsüne dönüşen ücretli öğretmenliğin kaldırılması veya insani şartlarda yeniden düzenlenmesi ve mülakat sınavlarının kaldırılarak adil bir atama sisteminin getirilmesi,
Enflasyon farkının yanı sıra kök maaşa yansıtılacak biçimde seyyanen zam, ekonomik büyüme ve refah payı oranı verilmesi,
Eş ve çocuk yardımı gibi ek ödemelerin komik rakamlar olmaktan çıkarılması,
Açlık sınırına terk edilen emekli maaşlarının insanca yaşam standartlarına kavuşturulması,
Sistematik biçimde değersizleştirilen öğretmenin ve öğretmenlik mesleğinin onurunu koruyacak kapsamlı bir yasa teklifi hazırlanması…
Tüm bu görmezden gelmelerin ve her sözleşme döneminde oynanan vodvilin gayet farkında olan kamu çalışanı, bu yıl sözleşme görüşmelerini gündemine bile almaya gerek duymuyor.
Oysa umutsuz bekleyişe teslim olmak yerine yandaş sendikaya olan destek çekilmeli ve yetki hükümetle korakor mücadele ederek çalışanın hakkını hukukunu gerçek anlamda gözetecek güvenilir ellere teslim edilmeliydi. O yüzden Özgür Eğitim-Sen olarak öncelikle tüm çalışanları hukuklarını ihlal ettirmemeye, haklarını yedirmemeye, kendilerini aptal yerine koydurmamaya davet ediyoruz.
Özgür Eğitim-Sen olarak yıllardır toplu sözleşme sürecinin kurmaca bir oyun olduğunu dile getiriyor, hükümetin bildiğini okuduğu bir sözleşme görüşmesini ciddiye almadığımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bu yüzden de diğer sendikalar gibi çarşaf çarşaf talep listesi yayınlama gereği duymuyoruz. Fakat hükümetin milyonları aşağılayan tutumunun kamu sendikacılığı konusunda yeniden yapılanma zorunluluğunu dayattığını düşünüyoruz. Bu anlamda da öncelikle kamu çalışanlarının iki yılda bir yaşanan rezaletleri görerek buna neden olan sendikaya gereken cezayı kesebilmeleri, sonrasında da gerçek anlamda bağımsız ve nitelikli sendikaların güçlendiği bir zeminde Toplu Sözleşme Kanunu’nun sendikacılığı buharlaştıran maddelerinin sendikacılığı güçlendirecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği yönündeki düşüncelerimizi kamu çalışanlarıyla paylaşıyoruz.
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu