Üç kuruşa beş köfte yok
FETÖ ile mücadelenin çok ilgi çekici ve sansasyonel bir tarafı var. O kadar kötü ve ibretlik bir yapı var ki karşımızda, başımıza musallat olan her türlü belayı sırtına vurabileceğimiz bir lanetli odak. Şüphesiz ziyadesiyle hak ediyor. Lakin başımıza musallat olan belaları görmek, dertlere ve açmazlara daha yapısal ve sistemik çözümler aramak, lanetli odağın çevirdiği dolaplarda dizginsiz bir merakla dolaşmaktan daha fazlasını gerektiriyor.
Önemsediğimiz “birlik-beraberlik”, “siyasi irade” vs. gibi tüm unsurlar FETÖ’yü aşan kronik sorun alanlarımız. “Ehliyet”, “liyakat” FETÖ’nün dinamitlediği yitik malımız gibi davranamayız. Devletin keşmekeş içinde hatta daha vahimi bir görüntüden ibaret olması da FETÖ’nün sebep olduğu bir şey değil. FETÖ, herkesin bildiği velakin kendine yontma ihtimalinden dolayı açık etmek istemediği sevimsiz gerçeği önümüze seriverdi. Zaten mevcut yapımız davulcu ile zurnacı arasında gidip gelen bir hüviyetteydi. FETÖ’yü def etmiş olsak bile bu şekliyle devletin hiçbirimize yar olmayacağı ortada. Çünkü yapı, yapı değil. Mülkün temeli yok, sütunları yok. Mülkü kendi cemaatine tahsis etmek isteyenler imtiyaz peşinde, ayrıcalık ve kayırma peşinde. Seleflerinden bunu gördüler. İktidar mücadelesi Türkiye’de bir hak ve adalet mücadelesi olarak yerli yerine oturtulabilmiş değil. Hak ve adalet imtiyazsızların kendilerine alan açma, meşruiyet sağlama kamuflajı. Mücadele hala aktörlerin değişimi, hala gelenin kimlik, kişilik ve rengi üzerinden veriliyor.
FETÖ’nün kriptolu elemanlarını, ablaların-abilerin ne haltlar karıştırdığını, karanlık ilişki ağlarını, ulusal ve uluslararası bağlantılarını tümüyle deşifre etttiğimizde çözümü de oracıkta bulacağımızı varsayıyoruz. Öyle “üç kuruşa beş köfte yok”. Orada ahlaksızlık ve ilkesizlikten gayrı bulacağımız bir şey olmayacak. Ne yitiğimiz oralarda ne de yazıldığını düşündüğümüz dört başı mamur reçetelerimiz orada. Biz doğrunun ne olduğunu billurlaştırma çabasından ziyade fenanın ne olduğunu merak ediyor, onu didikliyor, onun peşinde enerji tüketiyoruz.
Rahmetli Nurettin Topçu “fenalıkların bilgisinin bizi fena yapabileceğini söylemek icap ediyor. Zira, insan bir dereceye kadar öğrendiklerinin de esiridir. İyiyi bilen iyi olmak ister, fenayı bilen fena olmaya, farkında olsun olmasın, heveslenir. Fenalığın bilgisinden sonra fenalıktan korunmak için ayrıca bir mukavemet kuvvetine ihtiyaçvardır. Bu ise insanı yıpratıcıdır” tespitini yapıyor. Bu saf saf dolaşmak anlamına gelmez. 15 Temmuz günü kurmay zekaların, alt-üst akılların, kırk yıllık stratejilerin ve F16’lardan tanklara değin bir yığın iktidar aygıtının karşısında hayatı zehir edilmiş bu toplumun istikbalimizi ihanet şebekesinin elinden nasıl aldığını gördük. İyiyi görmeye, onun peşinde koşmaya muhtaç iken fenaya olan bu aşırı tutkumuz hem iyiye odaklanmamızı engelliyor hem de Topçu’nun çarpıcı ifadesiyle fenaya olan kollektif hevesin yıpratıcılığıyla bizi karşı karşıya bırakıyor.
Büyük bir şevkle kökünü kurutmaya kendimizi adadığımız FETÖ muhtemelen bitmeyecek. Kriptoların hepsi deşifre edilmeyecek, edilemeyecek. FETÖ gider, yarın METÖ çıkar, öbür gün ÇETÖ çıkar. Mesele bunların her türlü kalıntısıyla toplumsal yaşamdan ve devlet yapılanmasından silinip süpürülmesi de değil. Böyle bir mücadele hem doğası gereği imkansız hem de yan etkileri yüzünden paranoyak edicidir. FETÖ ile mücadele FETÖ’yü aşan bir hüviyete sahiptir. Devleteçöreklenmiş hırsız ve hainlerle mücadele kadar hırsız ve hainin elini kolunu sallayarak içine sızdığı, yerleştiği yapıyı dönüştürme mücadelesidir.
FETÖ kadar devletin ahvalini dolayısıyla kendi ahvalimizi dert edinmek durumundayız.Kurumsal ciddiyet yok, ilke yok, usul yok, esas yok. Zaten bunların olmamasının veya bunların adalet ve ahlaktan yoksun olmasının neticesi değil mi FETÖ? Hırsız devlete girmiş, bir güzel kurulmuş, ev sahibiyim deyip milleti esir almaya kalkmış. Allah aşkına böyle devlet olur mu? En mahrem yerleri istila edilmiş, askeriyesinden emniyetine, siyasetinden bürorasisine, istihbaratından sporuna el atılmış, devletin haberi yok. Tapusu da aleni bir şekilde istenince milletçe feryat, figan ayaklanıp tapuyu kurtarmışız. Lakin mesele tapuyu elinde tutmakla bitmiyor. FETÖ şayet ihtiraslarınıgemleyip samanın altından suyunu yürütmeye devam etseydi “tapusu elimizde!”diye avunup durmamızın ne anlamı kalırdıki?