İmtiyaz peşindeki sendikacılıkla buraya kadar!

8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde hükümet, memur ve memur emeklisine karşı acımasız bir kıyım gerçekleştirdi. Bu kıyım karşısında yetkili sendika Memur-Sen, son 7 sözleşmede olduğu yine işbirlikçi rolünü oynayarak iktidara sadakat görevini layıkıyla ifa etti. Böylece geçmiş dönem kayıpları telafi edilmediği gibi iki yıl daha kaybedildi. Aileleri ile birlikte 25 milyonluk bir nüfusa tekabül eden memur ve memur emeklisini artık çok zor ve meşakkatli bir iki yıl bekliyor.
Kamu sendikacılığı iktidar yandaşı sendikalarca bayağılığa, seviyesizliğe, ilkesizliğe, sorumsuzluk ve keyfiliğe teslim edilerek yok edildi. Geriye devasa bir enkaz kaldı. Köleleştirici bir aidiyet ve bağlılıkla yapılan sendikacılık çalışanın hayrına bir gelişme üretemiyor. Sadece hayal kırıklıkları ve yenilgi biriktirebiliyorlar. Biriktirdikleri yenilgiler edilgenlik üretiyor; eşsizlik ve adaletsizliği normalleştiriyor. İlkesizliği, pragmatizmi, oportünizmi içselleştirmiş bir zihin ve ruh dünyası içindeler ve bunu haysiyet kaybı pahasına içselleştiriyorlar. Oysa hakkaniyeti, liyakati ve adaleti ayaklar altına alan, ne Allah’ın ne de kullarının rıza gösterebileceği bir pratik ile hangi dava, hangi siyaset ihya olabilir?
Hayatın her alanında derin bir çürüme ve yoksullaşma yaşanıyor. Liyakatsizlik, kalitesizlik, itibarsızlık toplumun normali haline getiriliyor. 25 milyon insanın kaderi,yetersizliği ve kifayetsizliği yıllardır aşikâr olmuş, güven çıtası oldukça düşük ve temsil kabiliyeti olmayan şahıslara emanet ediliyor. Bu şahıslar da bulundukları alana dair sorunları çözmek şöyle dursun ilişki ağları ve vizyonsuzlukları nedeniyle mevcut sorunların derinleşmesinin sebebi oluyorlar.
Öyle bir düzenek kuruldu ki iktidardaki iki partinin ön bürosu ve alanlarının insan kaynakları müdürlüğü olarak işlev gören iki konfederasyon, altı buçuk milyon çalışan ve emekli adına hükümetle zam pazarlığına oturuyor. Bize özgü bir garabet olsa gerek. Haliyle hükümet, karşısında hiç muhatap yokmuşçasına önceden belirlediği rakamları dayatıyor, istemediği konuları müzakere masasına bile getirtmiyor. Memur-Sen ve Kamu-Sen’e de emanete ihanet etmek ve bu ihaneti kitlelerine izah edebilmek için karikatürleşmeyi göze alarak yalana ve propaganda klişelerine sarılmak düşüyor.
2013 yılından bu yana her toplu sözleşmede milyonlarca çalışan ve emekli mağdur edildi, hak gaspına uğradı, her yıl biraz daha fakirleşti. Bu çok büyük bir kul hakkıdır, ürkütücü bir vebaldir. Bu vebal hükümetin, hükümetin onayı olmadan hareket edemeyen yetkili sendikanın ve her şeye rağmen bu sendikalara üye kalmaya devam eden bir milyon yedi yüz bin memurun üzerinedir. Konuşmalarında sürekli İslâmi bir retorik kullanan, dindar bir imaj verme çabasında olan bu sendikaların temsilcileri hak-hukuk-adalet ilkelerini gözetmeksizin kitle yöneticiliği yapıyor, milyonlarca insanın hakkını kişisel hesaplarına feda ediyor.
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu