Hakkımızı Haram Ediyoruz!

Asgari ücrete yüzde 21.5, kamu işçisine ise ilk yıl için enflasyon farkı ile birlikte toplamda yüzde 21+500 tl seyyanen zam yapan hükümet, memur ve memur emeklileri için yüzde 5+7’yi uygun gördü. Hükümetin, çalışanlar arasına bu kadar büyük ayrımcılık yapabilmesi, akıllara “acaba hükümet memurun farklı bir ülkede yaşadığını, farklı bir enflasyona tabi olduğunu mu düşünüyor?” sorusunu getirdi.
Hükümet, yüzde 40 seviyelerinde olan gerçek çarşı-pazar enflasyonunu perdeleme görevi verdiği TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyonun bile altında bir oran vererek, maaşlarında indirim yaptığı memur ve memur emeklisini aşağılamayı tercih etti. Zam adı altında verilen oranların iki yıllık toplamı bile bir yıllık gerçek enflasyonun yarısına ulaşmıyor. Zam diye verilen oranlar, gerçekte total olarak 2022 için 8.67’ye, 2023 için de yüzde 11.2’ye tekabül ediyor. Fakat ilgili bakan verilen oranları üst üste toplayarak toplamda yüzde 26 zam yaptıkları algısı oluşturmaya çalışıyor, Türkiye tarihinin en büyük artışını yaptıkları iddiasıyla tüm kamu çalışanları aptal yerine koyuyor.
Hükümet bu minvalde bir şekilde gemisini yürütmenin derdinde
iken cumhur ittifakının sendikal düzlemdeki ortakları Memur-Sen ve Kamu-Sen
imza attıkları rezaleti başarı gibi göstermeye çabalarken mahcup olma gereği
duymuyor. Hükümetin ilk teklifi olan 5+6’yı az bulup hakeme gitmeye bile gerek
duymadan 5+7’yi imzalayan ve bunu da “Bütçeden Hakkımızı, Refahtan Payımızı Aldık.” biçiminde sunmaktan haya etmeyen bir
anlayıştan bahsediyoruz. Oysa ilk yıl için 21, ikinci yıl için 17, yüzde 6
refah payı ve 600 TL seyyanen zam istemişlerdi. İstediğinin dörtte biri verilmiş
ama coşkulu bir üslupla bütçeden hakkını refahtan payını aldığını iddia
edebiliyor. Hakkın bu idiyse dört kat fazlasını isteyerek hakkın olmayana mı
talip olmuştun diye sormak lazım.
Bir puanlık artışı yüzyılın başarısı sayan, 3600 ek göstergenin geniş zamana
ertelenmesini olumlu adım olarak niteleyen yetkili sendika, vergi dilimi
adaletsizliğini belli ki gündeme dahi getirmemiş. Oysa sadece vergi diliminin
yüzde 15’e sabitlenmesi bile laf kalabalığı yapılan her şeye bedel olurdu.
Yukarıda bahsettiğimiz rezalet her iki yılda bir yaşanıyor. Bu yıl altıncısını idrak ettik. O yüzden alıştık. Artık hükümetin kendi yandaş ve paydaşı olan sendikalarla oynadıkları sözleşme oyununda yaşanan hiçbir utanç verici davranış bizi şaşırtmıyor. Fakat bu yıl öyle bir haksızlığa imza atıldı ki her zamankinden daha incitici ve çok daha adaletsizdi.
Şöyle ki;
Türkiye’de sendika kavramının mantığına ters biçimde sendika üyelerinin aidatını devlet ödüyor. Şimdiye kadar üye aidatı olarak memura üç ayda bir 135 TL ödeme yapıyordu. Bunun yaklaşık 120 TL’si sendikaya kesiliyor, üyeye 15 TL kalıyordu. Bu sözleşmede 135 TL olan sendika ödeneği 400 TL’ye çıkarıldı. Böylece 120 TL’si sendikaya kesildikten sonra üyeye 280 TL kalacak. Yani sendika üyesi olan memurlara ayda 90 TL civarında bir avanta verilmiş oldu.
Bu rezaleti ilgili bakanın sunumuna göre her memur için 100 TL seyyanen zam yapmak yerine böyle bir yol seçilmiş ve yetkili sendikalar da buna büyük bir sevinç ve minnetle onay vermişler. Böylece imzalanan sözleşmeye gelebilecek üye tepkilerini dizginleyecek bir rüşvete imza atmış oldular. Bundan yararlanacak olan sendikaları da yüzde 1’in üzerindekilerle sınırlayarak üç dört büyük sendika dışındaki sendikaların yararlanmasının önüne geçtiler. Farklı sesleri susturmanın, alternatif görüşleri yok etmenin ve sendikal tekelleşmeye gitmenin dolambaçlı bir yolunu da uygulamaya sokmuş oldular. Ayrıca 80-90 TL için sendikasını değiştireceğini düşündükleri memuru aşağıladılar, memurlara onursuzluk isnat ettiler.
Sözleşmeye ortak giren Memur-Sen ile Kamu-Sen ufakçılık yaptılar ve kendi üyelerini öncelediler. Sendikalı olma imkanı olmayan 2 milyondan fazla memur emeklisini ve 350 bin civarında polisi, 220 bin civarında subay, astsubay ve uzman erbaş ile on binlerce mülki idare amiri, mit mensubu, hakim, savcı ve ceza infaz memurunu harcadılar, seyyanen zamdan mahrum kalmalarına neden oldular.
Özgür Eğitim-Sen olarak bu onursuz anlaşmayı kabul etmiyoruz. Yapılan adaletsizliği kınıyor, yenilen haklarımızı haram ediyoruz. İlgili Bakan’ı, sanki yasadışı iş görüyorlarmış gibi merdiven altı sendika olarak nitelediği, üye sayısı az olan sendikalardan özür dilemeye davet ediyoruz. Yukarıdaki rezalete imza atarak milyonların vebaline giren iki konfederasyona üye olan tüm kamu emekçilerini sendikalarının yöneticilerine hadlerini bildirmeye, büyük günaha cüret ederek kul hakkı yemekten imtina etmeyen bu insanların girdiği kirli ilişkilerin meşrulaştırıcısı olmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz.
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu
Özgur egitimsen hakikatin sesi olmuş.tebrik ediyorum.