Kötü Ekonomi Yönetimi Ülkeyi Felakete Sürüklüyor
Ekonomi yönetimi ziyadesiyle ciddi bir iştir. Birkaç yanlış hamle ile milyonlarca insanın hayatını karartabilir, refah düzeyini 1980’li yıllar seviyesine geriletebilirsiniz. Deneme-yanılma yöntemi uçak yapmak için fena bir yöntem değildir ancak ekonomi yönetimi için feci sonuçlara yol açabilir. Maalesef 2021 Eylül’ünde hükümet ekonomide bu yöntemi uygulayarak korkunç sonuçlara yol açtı. Enflasyon yükseliş eğilimine girmişken faiz düşürüldü. Bu büyük yanlış, ekonominin başına getirilen liyakatsiz kişiler eliyle “Heterodoks ekonomi politikası”tanımlamasıyla makyajlanarak sunuldu. “Faiz sebep enflasyon sonuç” gibi ekonomik teamüllerin uzağında, Türkiye gerçekliğinin dışında bir uygulama, “Nass böyle söylüyor!” denilerek kutsal bir kılıfa büründürüldü. Ve sonuç olarak faiz yüzde 19’dan yüzde 8,5’lere düşürülürken TÜİK’in rakamlarla oynanmış enflasyonu bile yüzde 85’i aştı.
Deneme-yanılma yöntemi sonuç vermeyince tam zıttı bir ekonomi politikası olan Ortodoks politikalara geri dönüldü. Ancak enflasyonu düşürmek için yalnızca faizi yükseltme, döviz kurunu tutma, ağır ve yıldırıcı zamlar getirme yoluna gidildi. Tabii ki bu yolla enflasyonu düşürmek mümkün olmadı, olmazdı da, zira bu süreçte ne bütçe harcamalarında (emekli ve memur maaşartışlarında tasarruf hariç) kısıtlamaya gidildi ne israftan taviz verildi ne de hayati öneme sahip olan yapısal reformlara gidildi. Bunlar yapılmadığı gibi hukukun üstünlüğü rafa kaldırıldı, yargı bağımsızlığını kaybetti, eğitim sistemi çöktü, cumhurbaşkanlığı sistemiyle demokrasi ağır yara aldı. Yolsuzluk, hırsızlık açgözlülüğün sınırlarını aştı, bambaşka bir boyutta ulaştı. Dolayısıyla yabancı yatırımcı kaçtığı gibi yerli yatırımcı da kendini kenara çekti.
Bugün gelinen noktada durgunluk sürecine giren ekonomi küçülmeye doğru gidiyor. Sadece sefalet hayatı reva görülen asgari ücretli, memur ve emekli değil esnaf, sanayici ve tüccar da kan ağlıyor. İşletmeler konkordato ilan ediyor, fabrikalar iş yavaşlatmak zorunda kalıyor, işsizlik verileri yükseliyor. Yani felakete doğru son sürat ilerleniyor fakat ekonomi yönetimi sadece birtakım ürünlere zam yaparak, vergileri arşı âlâya çıkararak sorunu çözeceğini zannediyor.
Devlet, 10 ayda üç kez zam yaptığı köprü geçiş ücretlerini yüzde 190 ila 288 oranında artırıyor, 31 Aralık’ta 8,5 lira olan köprü geçiş ücretini 33 liraya çıkarıyor. Emlak vergisine yüzde 48, doğalgaz ve elektriğe yüzde 38 zam yapıyor. Tüm ürünlere keyfine göre vergi koyan, yüksek zamlar yapan ekonomi yönetimi, bu zamların enflasyonu yükseltmesini perdeleyerek enflasyonun sebebi olarak sabit gelirlilere yapılan düşük maaş artışını gösterebiliyor ve maaşlara artış yapılmasının önüne geçebiliyor.
İlk yedi ayda faiz hariç bütçe harcamalarında %89’luk bir artış yaşanırken ekonomi yönetimi hiçbir şekilde bütçe harcamalarında kısıtlamaya yanaşmıyor. İsraf önlenmiyor, büyük şirketlerden vergi alınmıyor. Sadece dar gelirli insanların taşın altına elini koyması isteniyor ve vatandaşa hayatı zehir ediliyor. Pek çok kalemde yüzde 200’ü aşan zamlar yapılırken 2024 enflasyon hedefi yüzde 38, 2025 hedefi ise yüzde 14 olarak gösterilebiliyor. Rakamlarla oynayıp enflasyonu düşük göstererek mevcut ekonomik koşullarda memura ve emeklisine yüzde 19,31 oranında zam verebiliyor. Açlık sınırı 19.234 lira iken en düşük emekli maaşını 12.500’de, asgari ücreti 17 bin lirada sabitleyebiliyor. Tüm bunların üzerine Kültür ve Turizm Bakanı ekranlara çıkıp “Girişleri halihazırda ücretsiz olan halk plajlarımızda artık şezlong ve şemsiye hizmetlerimiz de emeklilerimize ücretsiz olarak sunulacak.” diyerek evine ekmek götüremeyen insanlarla bir anlamda alay edebiliyor.
Özgür Eğitim-Sen olarak; ekonomideki gidişatın korkunç bir felakete doğru ilerlediğine dikkat çekiyor, ekonomi yönetimini ciddiyete davet ediyoruz. Garibanın parasıyla zengini fonlayan ekonomi yönetimi, devlet bütçesini kemiren yüzlerce kara deliği görmezden gelerek çareyi dar gelirlinin sırtını kırbaçlamakta görmekten vazgeçmelidir. Tarihte görülmedik boyutlara ulaşmış olan yolsuzluklar ve kontrolden çıkmış bulunan israf önlenmeli; yüksek enflasyonla göstermelik değil gerçekten mücadele edilmelidir. Dar gelirli vatandaşın artık takatinin kalmadığını görmemekte ısrar eden ve krizden çıkış yolu olarak alt ve orta gelirlinin sırtına yapışan hükümet; bir an önce yapısal reformlar yapmalı, vergi sistemini adil hale getirmeli, maaşları insanca yaşanır seviyeye yükseltmelidir. Tüm bunlara paralel olarak da yargı bağımsızlığını sağlamaya, demokrasiye tekrar işlerlik kazandırmaya yönelik adımlar atmalıdır.
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu