Öğretmenler Mutsuz
Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Ali Aydın PISA 2015 ‘Öğrenci Refahı’ raporunu örnek göstererek öğretmen memnuniyetini tartışmaya açtı.
Okulların bugünkü yapıları ile hem öğrenciyi hem de öğretmenleri mutsuz ettiğini söyleyen Aydın, memnuniyet düzeyi bakımından öğrencilerle öğretmenler arasında fark olmadığını belirtti.
Aydın, okulun sıradan bir resmi daireden farksız kılındığını, öğretmenle kurulan hiyerarşik ilişki biçiminin aşağılayıcı olduğunu, öğretmenin inisiyatif almasının istenmediğini ve öğretmenlerin vasıfsızlaştırıldığını dile getirdi.
Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Ali Aydın’ın değerlendirmeleri
Geçen hafta PISA 2015 ‘Öğrenci Refahı‘ raporuna atıfla yapmış olduğum değerlendirmelere gelen tepkiler, öğretmenlerin de öğrencilerden farksız olduğunu gösterdi. Pek çok çalışmada meslekî doygunluk düzeyleri yerlerde gözüken öğretmenler, endüstriyel toplumun itikadınca formatlanmış okul düzeneğinin küresel iflası yaşadığı bir aralıkta, farklı bir durumda olamazlardı zaten.
Okular ‘resmi daire’
Okulların birer ‘resmi daire’ hüviyeti kazandığı ülkemizde, farklı tonlarda lakin sürekli biçimde, cici bir retorik ve kutsallığına yapılan sürekli göndermeler ile meşruiyeti resmi kanallar eliyle tahkim edilmeye çalışılan öğretmenlik, günümüzde dramatik bir eşikte bulunuyor.
Modern dönemde yurttaş ve işçi üretim bandı olarak işlevsel kılınan ve planlı bir toplumsallaştırma pratiği olan eğitim, esasında tanımı içinde hiçbir kutsallığı barındırmaz. Lakin öğretmenin kutsallığına ilişkin retorik öğretmene ilişkin sahici bir taltif olmaktan uzaktır. Esas mesele öğretmenin de ücretli bir çalışan olarak dâhil olduğu sistemin oluşturduğu bilgi kartelinin tek ve yegâne otorite olarak zorunlu- gerekliliğini sorgulanamaz kılma ihtiyacıdır.
Her daim motive, öğrencileri bilginin ışığıyla buluşturacak ve hayatını buna vakfetmiş bir Prometheus vardır okulda ve onun öğretmen olduğu söylenir. İdeolojik şartlanmışlıkları farklı olsa da ‘Aydınlanmacı’ ve ‘misyoner’ olarak bahse konu edebileceğimiz iki tip, bu rolü seve seve benimseyeceklerdir. Ne var ki böyle bir rol toplumu fethedilecek bir saha, bireyleri arzu edilen istikamette dönüştürülecek bedenler olarak tahayyül eden 3.sınıf bir toplum mühendisliğine demir atmakta gecikmeyecektir. Nitekim modern dönem eğitim sistemleri istinasız, kaba ya da rafine biçimde bu amaca hizmet ederler.
‘Bekçi-öğretmen’ olunması talep ediliyor
Eğitim sisteminin üzerindeki şal kaldırıldığında Prometheus’ların firar etmiş oldukları görülüyor. Şu günlerde il emniyet müdürlüklerinin okullarla birlikte yürüttükleri projenin adına bakmak bir fikir verebilir: “Okuldayım güvendeyim.”.
Güvenlik endişesinin had safhaya ulaştığı günümüzde, okulun işlevi yeniden güncelleniyor. Okullar nasıl bir eğitim verdiklerinden çok anne-babaları işteyken çocuklarının güvenle emanet edildikleri gündüz bakım evlerine dönüşüyor. Burada Prometheus’tan ziyade polis-öğretmene, bekçi-öğretmene talep var.
Bilginin ıvır zıvırlaştığı ve öğrenmenin neredeyse kendiliğinden gerçekleştiği bir dönemde, vereceği diplomanın dışında vermeyi taahhüt ettiği her şeyin hizmet alanlarca gereksiz ve sıkıcı bulunduğu bir okulda öğretmen olduğunuzu düşünün bir. Eğer öğretmenseniz sorun yok, zaten bu sizin günlük deneyiminizdir. Retorik üzerinden biçilen zırhın yeni sosyoloji ile karşılaşmasında delik deşik olduğu ve onun karşısında aciz kaldığı yer tam orasıdır. Tabii yetkili ve etkili isimler mikrofunu ellerine aldıklarında eğitimin önemi, öğretmenin kıymeti üzerine zaten paket halde bulunan söylemi tüketmeye devam edeceklerdir. Söylediklerinin hiçbir inandırıcılığının olmadığını bile bile…
Zorunlu eğitimin tüm olumsuzluklarına öğretmen göğüs germek zorunda
Zorunlu eğitimin içinde, zorunlu olarak öğretilmesi gereken müfredatı zorla öğretmeye memur olan kişidir öğretmen. Bu başka bir sıkıntıyı beraberinde getirir. Öğretmen ile öğrettiği arasında bir ilişki yoktur ve öğrettikleri müdahalesine kapalıdır. Müfredat, Bakanlığın uygun gördüğü makbul planlayıcıların elinden çıkmıştır. Öğretmenin sorgulamasına açık değildir. Kaldı ki öğretmen, sınıf içerisinde konuyu anlatırken de kendisini özgür hissetmemelidir. Öğretmenin özgürlük gibi yaratıcılığı ve özgünlüğü tetikleyen bir hali deneyimlememesi için ders kitapları özenle hazırlanmıştır. Atacağı tüm adımlar oradadır. Öğrenciye ne soracağı, niye soracağı, nasıl soracağı oradadır. Bir öğretmenin haddi aşarak buralarda inisiyatif almaya çalışmasına hiç gerek yoktur!
Piramitte öğretmenler en altta!
Burada eğitim sistemini bir piramit olarak düşünürsek öğretmenin piramidin neresine iliştirildiğini daha iyi görürüz. Böyle bir piramitte vasıfsızlaştırılmaya maruz bırakılarak kendisiyle aşağılayıcı bir ilişki biçimiyle temasın kurulduğu kişi olarak öğretmenin memnuniyetinden söz edilebilir mi?
Kurumların hedefledikleri ideal durum ile gerçekte içinde bulundukları durum arasındaki farkı görmek için aşırı bir çabaya gerek yok. Sağlığın yeni tür bir hastalık, güvenliğin yeni tür bir risk, eğitimin yeni tür bir cehalet olduğu ile yüzleşmemiz için sayısız vak’a var. Modern toplumsallaşma biçimimiz bunların örneklerini sunmakta çok cömert. Modern kurumlar zamanla hem hizmet alan hem de hizmet verenler açısından birer karabasana dönüştü.
Sadece öğrenciler değil öğretmenler de mutsuz!
Sadece öğrenciler değil öğretmenler de koşar adım okuldan uzaklaşıyorlar!
Sadece öğrenciler değil öğretmenler de tatil olduğunda seviniyorlar!
Sadece öğrenciler değil öğretmenler de boş dersi seviyorlar!
Ne yapacağız?
Yüzleşecek miyiz kaçacak mıyız?
Başımızı kuma gömmeye devam edecek miyiz etmeyecek miyiz?