DERS ALINSIN HESAP SORULSUN!

Halep’te yaşanmakta olan katliamların, katledilen çocukların görüntüleri zihinlerimize kazınmış, yüreklerimizi dağlamakta iken, yaşanan vahşete müdahale edemiyor olmanın çaresizliği ve utancıyla uykuları kaybetmişken, yüreklerimize ateş düşüren bir haber de Adana- Aladağ’dan geldi. Süleymancılara ait olduğu iddia edilen bir kız öğrenci yurdunda meydana gelen yangında 11’i çocuk 12 kişi yanarak korkunç şekilde hayatını kaybetti. Hele de çocukların cesetlerinin yangın merdivenin kilitli kapısının önüne yığılmış olması o anlarda neler yaşandığını tahayyül etmemizi sağladığı gibi tarifi mümkün olmayan duygular yaşattı.

Siirt-Şirvan’da madende yaşanan göçükten hala işçi cesetleri çıkarıldığı haberi gelirken, Soma’da 300 madencinin acısı henüz dinmemişken, Konya’da 2008 yılında 18 öğrencinin ölümüne neden olan patlamayla yıkılan 3 katlı kız öğrenci yurdunun görüntüleri zihnimizde canlılığını korurken, ortaokul yaşındaki çocukların yanarak öldükleri haberi, yaşanan acılardan ders alınmadığının, malum zihniyette en ufak bir değişime yol açmadığının göstergesi oldu.

Şimdi yine kader denerek sorumluluk Allah’ın üzerine atılacak yani Allah’a iftira edilecek dolayısıyla sorumluluktan kaçılacak, çocukların şehit oldukları söylenerek mütevekkil olmamız istenecek. En fazla birkaç görevli gözaltına alınacak, soruşturmanın sürdüğü bilgisi ile geçiştirilecek ve mesele birkaç gün sonra bir derbi maçın kızgın gündemiyle unutulup gidecek. Bir dahaki faciaya kadar yine kafalar kuma sokulacak.

Milli güvenliği ilgilendiren boyutu varmışçasına yayın yasağı konulan faciayla ilgili açıklama yapan Bakan’ın iddiasına göre; ruhsatlı olan bina MEB’in verdiği çalışma izniyle açılmış ve en son haziran ayında denetlenmiş. Sözüm ona sorumluların sorumsuzluğunu hafifletmeye çalışan bu ifadeler aslında sorunun vehâmetini artırmaktan başka işe yaramıyor. 3 ay önce yapılan denetleme nasıl bir denetlemedir ki böyle bir yangını önleyemediği gibi yangın esnasında insanların tahliyesine yönelik önlem alınmasını sağlayamıyor. Dahası onlarca çocuğun emanet edildiği böyle derme çatma bir ortama MEB nasıl çalışma ruhsatı verebiliyor.

Oysa insanı önceleyen bir anlayış için hiç de zor değil önlem almak. Odalara duman sensörü koymak, katlara yangın hortumu tesisatı yapmak, yangın alarmı kurmak ve belli periyotlarla yangın tatbikatı yapmak çok mu külfetlidir veya bunlar yoksa ruhsat vermemek çok mu zordur? Bizde ahbap-çavuş ilişkileriyle yürüyen bu tip işlemler göstermeliktir ve göz boyamaya yöneliktir. Her katta yangın tüpü vardır fakat tarihi geçmiş ve içi boştur. Belgelerde her şey gösterilmiş, tüm önlemler alınmıştır fakat gerçekte hiçbiri yoktur. Denetleme ya yapılmamaktadır ya da “mış gibi” gösterilmektedir. Maalesef müthiş bir neme lazımcılık ve boşvermişlikle işler yürümektedir.

Canımızı yakan, yüreğimizi sızlatan, içimizi titreten faciaların bir daha yaşanmaması için, canlarını emanet ettikleri büyüklerinin ihmali, sorumsuzluğu yüzünden daha fazla masum yavrucağın can vermemesi için şu kadercilikten, ihmalkarlıktan, sorumsuzluktan, denetimsizlikten vazgeçilmeli. İnsana değer veren, can güvenliğini önceleyen anlayış hâkim kılınmalı ve bu konularda son derece ciddi olunmalı. Beka kaygısı yaşadığımız şu günlerde unutulmamalıdır ki “insanı yaşat ki devlet yaşasın!” İnsan hayatının değersizleştiği, ölümün sıradanlaştığı her durum ahvalimize dair yakıcı bir uyarıdır unutmayalım!

Özgür Eğitim Sen olarak kaybettiğimiz canlara Allahtan rahmet, acılı ailelerine sabır, sorumlulara kamu vicdanını tatmin edecek şekilde hesap sorulmasını ve özlemini duyduğumuz medeni anlayışı bir an önce kuşanabilmeyi diliyoruz.

30.11.2016

Bekir BİRBİÇER

Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi