İş Bırakma Eylemindeyiz!
İstanbul’da öğrencisi tarafından öldürülen eğitimci İbrahim Oktugan’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Eğitimcilere okullarda sözlü ve fiziksel şiddetin giderek normalleştiği ülkemizde sistemin sorgulanması için daha kaç eğitimciyi feda etmemiz gerekecek? Gencecik bir lise öğrencisinin öğretmenini öldürmesi daha önce defaatle belirttiğimiz gibi zorunlu eğitim sistemini ve modern okul kavramını acilen masaya yatırmamızı ve tartışmaya açmamızı gerektiriyor. Bunu yapabilir ve sonuç alabilirsek ancak o zaman bu acı hadiseden bir ders çıkarabiliriz.
Eğitim sistemimiz büyük bir açmazın içinde ve bunu sadece sınav sonuçlarına bakarak değil sistemden çıkan insan kalitesini gözlemleyerek de anlayabiliyoruz. Okullarımızda ders işlenemez noktalara gelmiş durumda. Öğretmenler can güvenliği endişesiyle ve öğrencisinden korkarak derslerine girip çıkabiliyorlar.
Zorunlu eğitimin süresini sürekli uzatıyoruz. 12 yıl boyunca her gün yedi saatten on saate kadar sıralarda kuru tahtanın üzerinde oturmak zorunda bırakıyoruz. Bir çeşit kapatılma mekânı olarak işlev gören okulda, resmi ve gizli müfredatla, ayrıntılandırılmış emir ve yasaklarla, belirlenmiş kural ve ritüellerle çocuğu belirli bir kalıba sokmaya çalışıyoruz.
Açık cezaevlerini andıran okulların havasız koridorlarında yaşama sevinci köreltilen, öğrenme şevki öldürülen çocukların not eksenli, sınav kazanma ve başarı odaklı sistemde hayal gücü törpüleniyor. Zorunlu eğitim ve okul bir yandan çocukluk sürecini yapay şekilde uzatarak yetişkinlik dönemini ötelerken diğer yandan da çocukların çocukluk dönemini kabusa çeviren bir misyon görüyor. Eğitim sisteminin; insanla, toplumla, doğayla barışık, özgüvenli, değer üreten, düşünen, eleştiren, sorgulayan şahsiyetler yetiştirmesi beklenir. Eğer kurduğunuz zorunlu sistem 14’ünde veya 16’sında soğukkanlılıkla cinayet işleyebilen katiller üretiyorsa, durup düşünmek ve sorgulamak zorundayız o sistemi ve verdiği zararları.
Eğitim sistemimiz artık tıkanmış durumda. Eğitimcileri gardiyana çeviren, öğrenci-eğitimci ilişkisini tahrip eden bu düzenek can alıyor. Sistem kaynaklı yapısal sorunları görmezden gelerek nitelikli öğretmen yetiştirince tüm sorunların biteceğini düşünen anlayış umutla, mucize gerçekleştirecek öğretmen arayışına bel bağlamış durumda. Mesleğe başlama sürecinden maaşına varıncaya kadar fiili olarak itibarsızlaştırılan, nitelikleri, becerileri sorgulanan, çalışma koşulları ve içinde yer aldığı ilişki biçimiyle tahkir edilen eğitimcilerin sistemik şekilde ihmal edilmesine artık göz yumulmamalıdır.
Sistemin tıkanmışlığı, öğretmenin tükenmişliği, öğrencinin mutsuzluğu, sıkılmışlığı ve geleceğe dair umutsuzluğu önümüzdedir. Kitlesel eğitim mevzusunda kodlama, robotik, endüstri 4.0, inovasyon, STEM vs. gibi ne olduğu, neye değdiği belli olmayan kavramlarla eğitime post endüstriyel istikamet tayin etme girişimleri esas sorunun kıyısında dolanıp görünmesini engellemeye yarıyor ve entelektüel tatmin sağlamaktan öteye geçmiyor. Sorun sadece ne öğretmende ne sınav sisteminde ne de öğretim tekniklerinde. Sorun modern ve zorunlu eğitim sisteminin özünde, ideolojik-politik bir aygıt olarak konumlanışında ve yasal-yapısal dayanaklarında.
Özgür Eğitim-Sen olarak meslektaşımız İbrahim Oturgan’a tekrar Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabırlar diliyoruz. Bu elim hadisenin tüm bu acı gerçekleri tartışmaya vesile olmasını umarken daha önce öğrencilerinin şiddetine maruz kalarak hayatlarını yitiren eğitimci örneklerinde olduğu gibi olayın üçüncü sayfa haberi olarak geçiştirilmemesini; yetkililer tarafından sorumluluğun televizyon dizilerindeki şiddetin üzerine atılarak savuşturulmamasını diliyoruz. Bu amaçla rutinleşen bu şiddete dikkat çekmek ve yetkilileri acil tedbirler için harekete geçirmek amacıyla Özgür Eğitim-Sen üyeleri olarak 10 Mayıs 2024 Cuma Günü için iş bırakma eyleminde olacağımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.
08.05.2024
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu