‘Kutsal savaşçılar’a karşı farklılıkların birlikteliği (2012-01-03)
Türkiye fikirlerin, tezlerin, projelerin çatıştığı/ tartışıldığı ve bu şekilde ikna yoluna gidildiği bir ülke olmaktan daha çok ideolojilerin silahlarla, suikastlarla, bombalarla ve çıkarılan toplumsal gerilim ve çatışma yollarıyla dayatıldığı totaliter bir ülke konumuna getirtilmiştir. Kuşkusuz bu duruma “İttihat ve Terakki ” sülalesine mensup ve şimdilerde adına Ergenekon denilen bir yapılanma yol açmıştır. Halk ise (onlara göre) bugüne kadar onların daha güçlü, yanılmaz ve kutsal olduklarını ispatlamaktan başka bir işe yaramamıştır. Yani halk olmasa onlar kimlerden daha üstün olacaklardı! Halkı bu kadar değersizleştiren bir anlayışın ürünüdür Ergenekon…
İYİLERLE KÖTÜLERİN SAVAŞI
Bu kesime göre kötü ruh/ habis ruh gün geçtikçe ülkeyi hâkimiyeti altına almaya başlamıştır. İnsanları gün geçtikçe etkisi altına alan bu kötü ruh, güya batıdan ısmarlama insan hakları, demokrasi, hukuk ve adalet gibi kavramlardır. Demokratikleşme ve sivil anayasa girişimleri ve söylemleri bu kötü ruhun etkisi altında kalan ‘hainlerin’ işinden başka bir şey değildir. İnsanları konuşturan, büyüleyen ve onları hain yapan aslında bu kötü ruhtur. Artık ülkede iki kesim net olarak belirmiştir. ‘Kötü ruhun’ (demokrasi, özgürlük, hukuk vb.) etkisi altına girenler ve vatansever, Kemalist, laik, ulusalcı kadroların oluşturduğu ‘iyiler’… Onlara göre Türkiye’de olan biten her şey aslında kendilerine göre ayırdıkları bu iyilerle kötülerin savaşımıdır.
Her şey bir yana bu durum psikolojik bir ruh hastalığı gibi geliyor insana.. İnsanlara işkence ediyorlar, boğazlarını kesiyorlar, öldürüyorlar, yakıyorlar, dışkı yediriyorlar gerektiğinde bombalıyorlar… Nereyi kazsanız ceset ve bomba çıkıyor. Bütün bu vahşiliklerin ardında duygusal bir iyimserlik -daha açık bir ifadeyle vatanseverlik- aramak nasıl bir ruh yapısıyla yorumlanabilir ki!
Kötülerle savaşı bir alın yazgısı olarak gören ve bunu kendi içinde ödev haline getiren bu insanları birde psikanaliz alanında irdelemek gerekmektedir. Yoksa bu tutku, bu aforozcu ve diktatör yürekli insanların sapık eğilimleri daha çok can alır bu memlekette..Bu insanların karşılaştığı, ezdiği ve yok saydığı insanların özelliklerine bakacak olursak hepsi zayıf,güçsüz,silahsız ve rütbesizler.Yani kendilerini savunamayacak kadar güçsüzler ve zayıflar. Ancak kendilerinin silahları, paraları ve siyasi nüfuzları var… Örneğin Hrant Dink öldürüldüğünde üzerinden ne bir silah çıkmıştı nede buna benzer bir şey.. Üzerinde bir kalemi, bir de altı delik ayakkabıları vardı.
BİRLİKTELİK İÇİN SİVİL ANAYASA